1 Aralık 2017 Cuma

Öğretmen, Anne, Eş ve Yazar Sinem İşler...

 Merhaba;
2017’nin son ayında Wattpad’in fenomen yazarı Mine Selen, gerçek adıyla Sinem İşler’le (Yüzü Olmayan Adam, Bana Ait ve Hayalin Yetmez’in yazarı)  keyifli bir söyleşiye hazır mısınız?

Öncelikle Sinem’ciğim söyleşi talebimi kabul ettiğin için çok teşekkür ederim...  Etmeme gibi bir şansın yoktu çenemle seni hayattan bezdirirdim… J Ve sen sevgili blog takipçim çayını, kahveni al ve bu keyifli söyleşinin tadını çıkarmaya başla…

1- Öncelikle klasik sorumla başlayalım mı? Sinem İşler kimdir? Seni merak eden okuyucularına ve blog takipçilerime kendinden bahseder misin?

Merhaba Sevgili Kitap Dostları,
1972 İzmir Karşıyaka doğumlu, dünya tatlısı iki insanın kızı ve üç kardeşin ortancasıyım. Eğitim hayatım boyunca İzmir’de yaşadıktan sonra öğretmen olarak ilk görevimin Erzurum’a çıkmasıyla, maalesef sevdiğim şehrimden ayrılmak zorunda kaldım. Sınıf öğretmeni olarak başladığım meslek hayatıma, ardından kendi branşım olan Görsel Sanatlar (Resim) Öğretmenliği ile devam eden ve halen çalışan bir devlet memuruyum.
Tabii ki öncelikle fanatik bir kitap okuyucusuyum, daha doğrusu yazmaya başlayana kadar öyleydim. Yazarlığın çok zaman ve emek isteyen bir alan olduğunu yazarken öğrendim. Bunun yanı sıra branşımdan dolayı doğal olarak resim hayatımda önemli bir yer alıyor. Öğretmenliğin yanı sıra, hikâye yazmaya başlamadan önce sulu boya ressamı olarak çalışmalar yapıyordum. Boş duramama gibi garip bir hastalıktan muzdaripim, ya okuyacağım, ya resim yapacağım ya da yazıp çizeceğim.
 

2- Sinem İşler’ in anne, öğretmen, eş ve yazar olarak bir gününü bize anlatır mısın?
İşte en sevdiğim soru, henüz anlatmadan yoruldum :) Genelde 06.15 civarı kalkarım, duruma göre saati erteleye erteleye bu 06. 45 e kadar gidebilir. Rutinim var, otomatiğe bağlanmış gibi hızlı bir tempoda işlerimi halleder ve evden çıkmaya hazır hale gelirim. Huyum kurusun, çok sakin ve ağırkanlı bir insan olduğum halde zamanımı çalan lüzumsuz işlere karşı alerjim mevcut, o yüzden her bir saniyeyi iyi kullanma odaklıyım.
Unutmadan kahvaltının ardından koca bir fincan sade Türk kahvesi içerim, bu da olmazsa olmazlarımdan. Artık nasıl alıştıysam, iki sefer okula giderken kahve içmeyi unuttum ve az daha ilk derste uyuyordum, teneffüsü zor ettim :)
Her şey bir yana öğrencilerime karşı vicdani yükümlülüklerim, iş ahlakı ve sorumluluklarım bir yana… Benim için çok önemli kavramlar, aldığım maaşı hak etmeliyim, hepsinden öte gönlüm rahat olmalı. Genç dimağları yetiştirmeyi çok önemsiyorum.  Zamanında okula varmak, derslerime girip hakkını vererek işimi yapmak bir nevi saplantım. Mesleğiniz ne olursa olsun, en iyisini yapmanız gerektiğini düşünüyorum.
O günkü yoğunluğuma göre öğrencilerimle dersimi işledikten sonra çarşıda işim yoksa oyalanmadan eve dönerim. Tabii bazen programım değişebilir, yakın arkadaşlarımla buluşabilirim ya da ziyaretlerine gidebilirim. Genellikle eve varır varmaz yine koşuşturmam başlar, üzerimi değiştirecek kadar bir zamanın ardından hiç oturmadan yemek ve bir evin olmazsa olmazı işlerimi tamamlarım. Bu arada çiçeklerimi kontrol ederim, çorba karıştırıyorsam boştaki elimle iki sayfa kitap okurum. Akabinde sofrayı hazırlar ve eşim evdeyse bir yorgunluk kahvesi yapıp muhabbet ederim. Maalesef oğlum İzmir de okuduğu için normalde onunla geçirdiğim zamanı bu şekilde değerlendiriyorum.
Veeeee büyük an gelip çatar; yemekler yendi, sofra toplandı, tabak çanak durulanıp makineye dolduruldu. Ben boşa çıktım ve yerime kuruldum. Elime kağıt kalemimi aldığım gibi yazmaya, bu arada hayal alemine dalmaya hazırım. Televizyonla hiç aram yok, izlemiyorum desem yeridir. Gece, kendi kendime kaldığım ve en sevdiğim saatler, maalesef sabah çok erken kalkmam gerektiği için 23.30 gibi yazmayı bırakıp yatmak zorundayım. Bana kalan 4- 5 saatlik zaman dilimi… Ve gün benim için biter.

3- Sinem öğretmen neler okur?
Vallaha ne yalan söyleyeyim, bu konuda o kadar arsız bir insanım ki sokak tabelalarını, sonra direklerine asılan pankartları bile üşenmez okurum :) Durakta beklerken yerde gördüğüm bir ilanı, muayenehanenin bekleme salonundaki dergileri veya kat nöbeti tutarken öğrencilerin astığı afişleri asla sektirmem. Hatta yeri geldiğinde yeğenimin ilkokul hikâyelerini bile okuduğum doğrudur. Mesele La Fontaine hikâyelerine bayılırım, kendimi Tavşan ve Kaplumbağa hikâyesindeki Kaplumbağa karakterine benzetiyorum :) Ağırkanlı, sakin fakat azimli… Küçükken Teksas Tombiks ve bilumum dönemin resimli kitaplarına bayılırdım, bizim çocukluğumuzda Tercüman diye bir dergi vardı noktasına virgülüne kadar okurdum. Sonra Shekspare ile Beyaz Diziyi aynı dönemde keşfettim, Kemalettin Tuğcu’yu araya sıkıştırıp ağladım. :) Halk kütüphanesi ve okul kütüphanesinden Türk ve Dünya Klasiklerini, Karşıyaka’da herkesin bildiği Serpil Kitabevinden aşk, macera, fantastik, mizah romanlarını beraber götürdüm. Üniversite dönemi branşımdan dolayı, sanat, mitoloji, din ve felsefe ağırlıklı olmak üzere kişisel gelişim kitaplarına merak sardım. Anlayacağınız okuma zevkim aşure kıvamında, aşureyi çok sevdiğimden olabilir. Onun gibi karışık ve her çeşit malzemeyle yoğrulmuş. Aynı anda 3-5 kitap okumak gibi kendime bile saçma gelen bir huyum olduğu için sanırım bu normal.


4-Sinem Öğretmenin başucu kitabı var mıdır?  Ve Başucu kitabı dışında herkesin mutlaka okuması gerektiğini düşündüğü 5 kitabı söyler mi bize?

Olmaz mı hiç, yalnız zaman zaman değişir :) Bazen, Montaigne ( Denemeler), Ömer Hayyam (Rubailer) ya da Reşat Nuri Gültekin’in (Çalıkuşu) olabilir, ruh halime göre bazı yönlerini hiç sevmediğim halde Charles Bukowski okuduğum bile olur.

Diana Gabaldon Yabancı serisi

Elizabeth Kostova Tarihçi

Collen McCullough Dokunuş ( Maalesef baskısı tükenen bir kitap ve bulana kadar 2 yıl aradım ve uğraşıma değdi. )

Paullina Simons Bronz Atlı – Tatyana ve Alexander



5- Okumaktan asla sıkılmam dediğin en az 5 yazar var mı?
Linda Howard Hemen hemen tüm çıkan kitaplarını çok severek okudum.

Nora Roberts Aynı şekilde kitaplarının neredeyse hepsini severek okudum.

Diana Gabaldon

Darynda Jones (Mizah anlayışına hayranım, çok doğal )

Karen Maria Moning

6- Hayatta okumam dediğin tür veya yazar var mı?
Kesinlikle var, korku ve gerilim kitapları… (Hani şu ruhlu, şeytanlı olanlar, bir de ismi lazım değilleri kapsayanlar, acayip ürküyorum) Polisiye, macera, fantastik ve ütopik kitap türlerini bunun içine katmıyorum.
Aslında yazım tarzından veya seçtiği konulardan hoşlanmadığım yazar da var ama müsaadenizle onların ismini söylemek istemiyorum, seveni vardır darılır ya da malum sorun benden kaynaklı da olabilir. Durağan ve uzun paragraflardan oluşan, bitmek bilmeyen betimlemelerin devrik cümleyle anlatıldığı, kendisini tekrarlayan, biraz felsefe ve birbirinin tekrarı ya da benzeri kelimelerle kurulmuş cümleler yumağı, bende boğulma hissi uyandırıyor. Misal; bir yaprağın rüzgarda salınışını, gölgesinin yerde nasıl dans ettiğini ve bu şekilde giden iki sayfa yaprak muhabbeti bana göre değil… Ki okuyanlara saygım ve takdirim sonsuz, tamamen zevk meselesi BEN sevmiyorum.

Bu kadar muhabbet yeter… Şimdi en heyecanlı kısım başlıyor. Senin yazma tutkuna…
7- İlk yazdığın cümleleri hatırlıyor musun ve yazdığın tarihi?  
Sanırım; ‘Sevgili Eleanor’ idi. Hayalin Yetmez hikâyesinin ilk kelimeleri :) Aradan uzun bir zaman geçti, malum o sıralar baya acemiyim, kâğıdın köşesine tarih yazmak aklıma gelmedi. Tabi bronşit tanısıyla 38 derece ateşle yattığım ve boş duramadığım için sıkıntıdan gördüğüm halüsinasyonları kâğıda da geçiriyor olabilirim :)2013 Mayıs ayında olduğunu biliyorum.
Sevgili Elenor yazarın 3. Basılı kitabı Hayalin Yetmez’in başlangıç cümlesi…

8-  Yazarken nasıl bir ruh halinde oluyorsun?
Yaşıyorum resmen, duygusal bir sahneyse oturur hüngür hüngür ağlayarak yazarım, canım çıkar. Komikse gözümden yaş gelene kadar kahkahalarla gülerim, bazen yazmayı bırakmak zorunda kalırım. Ben aslında yazmıyorum, hikaye karakterinin yerine yaşıyorum. Sanırım bundan aldığım zevk, yazmaya devam etmemi sağlıyor.
9- Yazmak için ilham geldiği an kalem kağıt mı tercih edersin, bilgisayar mı?
Aslında ilham bana gelmiyor, canım çok sıkkın olduğu ya da kafamda ciddi sorunlar bulunduğu zamanlar dışında, müsaitlerse ben onlara gidiyorum. Kimse inanmaz belki, birkaç paragraf üsten okumaya başlayınca hemen aralarına katılıveriyorum ve yazmaya değil, ne yaptıklarını izlemeye başlıyorum. Garip bir duygu, resim öğretmeni olmamla alakası olabilir, aslında ben yazmıyorum bir nevi resim yapıyorum veya devam eden sahneleri izliyorum. Elim de boş durmuyor bu arada, aralarında geçenleri yazıya döküyorum. Evet, bazen olmadık zamanda aklıma düştükleri oluyor, algı odaklı olduğum için asla ciddi bir iş yaparken değil, genelde uyuyacağım zaman ya da boş dersimde :) Hemen bir kâğıt parçasına ufak notlar karalar ve müsait zamanımda temize çekerim. 

10-Yazarken uyguladığın bir ritüel var mı?

Var diyebilirim, bağdaş kuruyorum ya da ayağımın birini kıvırıp altıma alıyorum. Masa başında denedim fakat istediğim performansı alamayınca vazgeçtim.


11- Yazdığın hikâyeleri bir şarkı ile eşleştiriyor musun? (Bana göre İGAP’ın şarkısı Hadise’den - Bence evlenmeliyiz hem de bu sene…)

Bazen oluyor, mesela İGAP da ne hikmetse; Bayıra karşı yatır beni, tırmala beni kaşı beni :) :) diye günlerce söylenerek gezmiştim. Sebebi yine meçhul, ben de bilmiyorum. Bunun yanı sıra genellikle romantik ve slow parçaları tercih ederim.

12- Yazdıklarını ilk kim okudu ve yorumu ne oldu?  
 Nihal’im… Çok sevdiğim ve benim için çok değerli bir dostum. Kendisi sınıf öğretmeni olarak çalışıyor ve iyi bir okuyucudur. Çok hoşuna gitti, hatalarımı gösterdi, bilgisayarda temize çekmeme yardım etti ve her adımda bana destek verdi. İlk dediğiniz için Nihal’imi söyledim, yoksa bu konuda güzel dostlarım hep yanımda oldu. Gelişmemi sağlayan yegane insanların başında geliyor, iyi olduğu kadar kötü zaman dostlarımdan sadece birisi ve benim için çok değerli :)

13-İlk kitabın için gelen ilk yorumu hatırlıyor musun?
Hayır, fakat sevgili, ‘ jardin ‘ kullanıcı adıyla güzel dostumu unutmam imkansız. Henüz sayılı okuyucum vardı ve günde bir iki kişi hikayelerimi okuyunca çok mutlu oluyordum. Neredeyse ilk günden beri sayfamda olan kişilerden birisiydi Jardin… O zamanlar yorumlara cevap vermek için nereye gireceğimi bile bilmiyorum. Ben cevap veriyorum diye ortaya yazıp duruyorum, yanıtla seçeneğinden bile bihaberim o derece anlayacağınız, aylar sonra fark ettim :) Sevgili Jardin beni hiç bırakmadı, sağ olsun hep yanımda… Hâlâ yanlış yazdığım veya gözden kaçırdığım hatalarımı düzeltir. Buradan kendisine çok teşekkür ederim, sevgiler Jardin, güzel dostum :)

14-Kitap sözleşmesi imzaladığın süreçte ya beğenilmezse, ya okuyucu kötü eleştirirse korkun oldu mu? Gece kâbuslar görüp uykundan uyandın mı?
Şaşkındım, heyecanlıydım ve kesinlikle kafamın bir köşesinde hep bir ‘acaba’ vardı. Sebebi, kendine güven sorunundan ziyade, kişinin kendisine karşı ne derece objektif olabildiğiyle ilgili.
Bununla wattpad dışında yüzleşmem gerekiyordu ve yeni okuyucuların verdiği yorumlar bir nebze belirleyecekti. Farklı bakış açıları ve daha geniş bir kitleye hitap etmenin tedirginliği doğal olarak olmalıydı diye düşünüyorum.


Sevgili blog takipçim ben Sevgili Sinem’inYüzü olmayan adam ve Bana ait kitaplarını henüz okuyamadığım için  (Kitaplar mühürlü ve kütüphanemde var yeni yılın ilk okunacak kitapları)  bu iki kitapla ilgili soruları instagramda @hayalin_yetmez sayfasının yöneticisi @dileginkitapları Sevgili Dilek sordu huzurlarında kendisine tekrar teşekkür ediyorum…

15- Duru’nun öngörü yeteneği etkileyici ve insanda merak uyandırıyor. Yaptığı astral yolculuklar bu konu aklına nereden geldi? Bir olaydan mı esinlendin ya da astral seyahat ile alakalı bir deneyimin oldu mu?  ( Yüzü olmayan adam) 
Merhaba Dilekciğim J
Hikayenin içindeki bir çok şeyde ucundan kıyısından deneyimlediğim ve bende izler bırakan olayları kapsıyor. Kurgu bağımsız tabii… Misal; Duru’nun ilk astral seyahat hikâyesini maalesef yaşadım ve inanılmaz korktuğum için asla bir daha denemedim.
Ben kitapları okuduktan sonra bu konuyu seninle konuşalım…

16- Çınar gerçek mi? Çünkü bu kadar duyarlı bir kişi gerçek olamayacak kadar ütopik. (Okumayanlar için Bana ait kitabında İşitme engelliler ile iletişim kurmak için eğitim sahası açan ve kendisi de öğrenen biri)
Evet… Daha doğrusu çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir kişiye hitaben yola çıktım. Onun hayatından alıntılar ile kendimce kurguladığım hikâyemin bir karışımı. Üzgünüm, kim olduğu hakkında spekülasyona sebebiyet vermemek ve reklam konusu olmaması için söylemek istemiyorum.  


17- Kitap karakterlerine âşık olan okurlar var mesela ben Çınar hayranıyım. Senin karakterlerine âşık olan okurlar var mı? (Burada Çilek Kız devreye girer Leon benimdir yan bakanı öldürürüm der …)
Var, hem de ciddi bir rakam sanırım :) Son dönem Emir ve Suat revaçta, Asaf’ın da ciddi bir hayran kitlesi var. Tahir diyeceğim ama burada hemen susuyorum onu zaman gösterecek. Arkadaş biraz küfürbaz ve ağzı bozuk da :)

18-  Piyaz sever misin? ( Yüzü olmayan adam da Cemal’in suratına yediği sahne en sevdiğim sahneydi.)
Hem de nasıl, çok gülerek yazdığım bir sahneydi :) Tamamen spontane ortaya çıkan ve bana kahkahalar attıran bir bölüm oldu.

19-Yazdığın hikâyelerde yan karakterlerinde çok seviliyor olması, onlarında kitap olması için yapılan baskıdan rahatsız mısın? (Yüzü olmayan adam’da Duru’nun arkadaşı Merve ve Aga’nın abisi Cemal mesela)
Genelde baskın bir karakterse zaten kafamda bir şeyler şekillenmeye başlıyor, onun dışındaki durumlarda ise açıkçası zorlama gibi oluyor ve çok da hoşuma gittiğini söyleyemem. Anlayamadığım şu, hikâyeye başlarken sonuna kadar gidişat kafamda canlanıyor ve kendiliğinden gelişen bazı ufak değişiklikler dışında yolunda devam ediyor. Okuyuculara sorarak ( Şimdi şöyle mi yapayım, yoksa şunu mu yapayım ne istersiniz, x kişi ölsün mü yaşasın mı, mutlu mu olsunlar mutsuz mu ) gibi sorular soran yazarların nasıl kurguladıklarını ve sona vardıklarını anlayamıyorum.
Ben bir okur olarak yan karakterlerin kitaplaşmasına karşıyım…
20 – Yüzü olmayan adam ve Bana Ait yeni bir yayınevi ile basılacak mı? (Piyasada bulunamıyor ve bazı sitelerde ikinci el fahiş fiyatlı satışı başlamış)
Çok üzücü ve tatsız bir durum, maalesef hiç istemediğim halde kitabın çıktığı yayın eviyle hoş olmayan bir takım şeyler yaşandı. Tabii ki tekrar basılmasını ve okumak isteyip de ulaşamayan kitapseverlerle kavuşmasını istiyorum. Hayırlısı inşallah, ileride tekrar basılacağını umuyorum.

21-Duru’nun Aga’yı gördüğü sahnenin tasvirini resmettin mi? Kitap kapağı olarak hep o sahneyi hayal etmiştim.(Bilmeyenler için Sevgili Sinem resim öğretmeni)
Evet, daha doğrusu karaladım demek daha uygun olacak. Aslında kapak tam anlamıyla hayalimdeki gibi olmadı. Astral düzlemde bulunan Duru, tamamen şeffaf ve hayalet gibi görünmeli ve içinden şehir ile kaçışan insanlar görünmeliydi. Yani aklımda olan buydu. Tarık Aga ise gölgelerin arasından güneş gibi doğacaktı, falan filan diye gidiyor :)
Sevgili Dilek bu güzel sorular için teşekkür ederim. Şimdi sazı aldım elime ve Çilek Kız olarak kaldığım yerden devam ediyorum.
:) :) :) :) :)

22-Yeni çıkan Hayalin Yetmez, kitap Elizabeth’in kız kardeşi Eleanor’a yazdığı mektupla başlıyor… Mektubu ben Eleanor oldum ablamın yazdıklarını okudum gibiydi duyguyu çok güzel yansıtmışsın… Sen yazarken Elizabeth miydin Eleanor muydun?
Böyle düşünmene çok memnun oldum. Ben kesinlikle Elizabeth oldum, daha doğrusu o an kimin ağzından yazıyorsan genellikle o karaktere bürünüyorum. Özellikle sevdiğim bir kişiyse… Not; Doğal olarak erkek karakterleri yazmak daha zor, bunların arasında en çok zevk aldığım, (Beni çok güldürüyor ama ağzı çok bozuk) buna keza zorlandığım kişiyse tabii ki Tahir…

21-Leon’un Elizabeth’i gördüğü o anı o kadar güzel betimlemiştin. (Kelebeğin kozasından çıkma hali gibi) (Ben o sahneyi okurken hayal ettim. Hatta kitap kapağını görünce işte Leon’un Elizabeth’ i gördüğü an dedim.) Sen yazdığın sahneleri hayal ediyor musun?
Çok teşekkür ederim sevgili Çilek Kız :) Sanırım farkında olmadan bu sorunun cevabını verdim. Resmen gözümde canlanıyor ve ben de onları izleyip gördüklerimi yaşayarak yazıyorum.

22-Elizabeth’in ailesi Amişler. Amişler hakkında takipçilerime biraz bilgi verir misin? Ve neden Amişleri yazdın.   (Ben wattpad de okurken hemen Google Amişler yazmıştım. Onların gerçekten var olduğunu ve haklarında bilgileri edinmiştim.)
Başta da söyledim hatırlarsanız, ben ne bulursam okurum demiştim. :) Bilim dergileri, tıp dergileri (sanki hasta iyileştireceğim), moda, gezi, national geografi dergileri vb. de buna dahil. Bir de buna lüzumsuz bilgilere duyduğum garip merak eklenirse, içlerinden birinde Amişler hakkında bir makale görmüş ve kaşla göz arasında okumuştum. Yetmedi, doymadım… Bir kere ilgimi çekmişti sorgulamadım başladım okumaya, ha bu arada Aborjinleri de bana sorabilirsiniz :) (Kesinlikle haklarında yazmak için değil, deli bir merak işte) Aralarına girip yaşamayı düşünmüyorum ama ne hikmetse inciğine cıncığına kadar araştırmama da engel değildi. Google amca sağ olsun, çok lazım gibi günlerce Amişler hakkında ne bulduysam okudum durdum. Hani bulsam birkaç kitap kaçarı yok alıp bir de oradan devam edeceğim. Eehh tahmin edersiniz ilk yazmaya başladığım zamana denk geldi ve doğal olarak bir Amiş kızıyla yola koyuldum, gözümde hikâye canlanıverdi işte :)
İnşallah bir gün karşılıklı kahve içip aborjinleri konuşuruz seninle… Kendilerine azıcık bayılıyorum da…

23- Yazdıklarının beyaz camda ya da beyaz perdede okurlarınla buluşmasını hayalin var mı? (Bana göre İGAP harika bir sit com olur)
Kısmet, neden olmasın tabii isterim… Açıkçası, başta hikayelerimin kitap olması hayalim bile yoktu, teklif geldiğinde çok sevinmiştim. Şimdiyse bunları yazıyor olmak bile çok güzel. Bilmiyorum, yönetmenlerin takdiri, kafamın içindeki gibi canlanacaklarsa herkesin seyretmesini isterim ve çok mutlu olurum. Hayırlısı diyelim. :)


24- Türk karakterler mi yoksa yabancı karakterler yazmak mı daha kolay?
Kendi kültürünü yazmanın daha kolay ve doğal olduğunu, ilk iki hikayemden sonra Yüzü Olmayan Adam hikayesini yazarken anladım. Yabancılık çekmedim, çok daha akıcı ve bizden oldukları için zorlanmadığımı o zaman fark ettim. Tabi bu kişiye göre değişebilir, kendi hissettiğim bu yönde.

25-Amerika veya İngiltere’ye gittin mi? Eğer gitmediysen; hiç gidip görmediğin yerleri yazarken internetten mi kitaplardan mı araştırma yaparsın?
İkisine de gitmedim. Teknoloji ile aram pek iyi olmadığı halde iyi bir araştırmacıyımdır. Google Earth sağ olsun, hikayeye uygun kriterlerde yeri bulduktan sonra günlerce, saatler süren bir gezi yapıp sokak sokak okuduklarımla bağdaştırırım. Yazmadan önce ciddi anlamda uzun ve zahmetli süren bir çalışma diyebilirim. Mantık hataları olmaması için notlar alıyor, hesaplar yapıyor (saat farkı vb.)  ve yemeklerinden kültürel özelliklerine kadar orada yaşayan insanlar hakkında bilgi topluyorum. 

26-Blog takipçilerime ve okuyucularına son sözün nedir…
Hepsine canı gönülden çok teşekkür etmek istiyorum… Yazmaya başladığım ilk günden beri destek veren, yapıcı eleştirileriyle önümü görmemi sağlayan bütün dostlarıma, yanımda oldukları ve hikâyelerime gösterdikleri ilgiyle beni onurlandırdıkları için… Fanatik bir kitapsever olarak ortak bir zevki paylaştığım dostlarıma saygı duyuyorum ve onları gerçekten seviyorum. Hayatınıza ufacık bir esenlik kattıysam ne mutlu bana, sağlıcakla sevgiyle kalın… İyi ki varlar, hayatıma varlıklarıyla renk kattılar J


Sevgili Sinem İşler
Okuyucun bol, yolun açık olsun…
Sevgiler,
Çilek Kız Yasemin,

Seninle Tek Kelime Oyununa Hazır mısın?
(Yazdığım Kelimenin Karşısına Senin için İfade Ettiği Anlamı Tek Kelime ile Yazar mısın?)

IGAP Projesi (Bende IGAP’ım ama)   Macera dolu Amerika
Leon                       Sabır
Mektup                    Aşk
Piyaz                        Balık :)
Naime Sultan         “Anneannem,” bir Naime değil ama kesinlikle Perihan Sultan
Çilek                         Sesim geliyor mu? Bu isim tanıdık geldi :) :) :) Dostluk
Portre                       Mineselen
Okul                          Bebelerim
Yazmak                     Hayallerim
Amerika                   Ay bir an Tramp diyesim geldi, son dönemde Bush’dan sonra en çok onun adını duyar oldum :)
Elizabeth                  Saflık
Asena                                    Dişi Kurt
Aga                            Rüya :)
Çınar                         Aaaahhhh aahh
Engel                         İçimizde
Gelin                          İnanmak (Her şeyin çok güzel olacağına; Amin)
Amişler                     Organik




           




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder