22 Şubat 2016 Pazartesi

SADM - Didem Bilaş







Sevgili Didem Merhaba; Kitabın hayırlı olsun Sana Anne Diyebilir miyim? ‘ in kitap olmasına çok sevindim ama benim gönlüm Sit Com olup ekranlarda da yayınlanmasından yana…  ( Yukarıda görmüş olduğunuz fotoğraf kitap kapağı ... Kullanmama izin verdiğin için ayrıca teşekkür ederim) 

Merhaba, iyi dileklerin için çok teşekkür ederim. Allah neyi nasip edecek göreceğiz inşallah.




1- Öncelikle Didem kimdir seni tanıyalım. Kendinden bahseder misin? 



1991, İstanbul doğumluyum. Bir erkek kardeşim var. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümü mezunuyum. Konuşmayı ve yazmayı çok severim. Vakit ve tuval buldukça yağlı boya resim yaparım. Müzik dinlemeye bayılırım ve neredeyse her tarz dinlerim. Sonunu bilmediğim ya da öğrenmediğim filmleri izlemem, kitapları okumam. Hatta bazı filmleri ve kitapları arkadaşlarımdan dinlemeyi severim. Onları zihnimde bir sona bağlar ve hayatıma devam ederim.




2-Yazmak dışında iyi bir okuyucu musun peki? Watt pad okumaları hariç. Okuduğun yazarlar kimlerdir ve okuduğun belli bir tarz var mıdır?  Ben mesela her tarz okurum kitap oburuyum…


Üniversiteye kadar iyi bir roman, hikâye, şiir okuyucusuydum ama üniversiteyle birlikte çoğunlukla felsefi kitaplar okumaya başladım. Tabi bu, diğer kitaplardan koptuğum anlamına gelmez. Mesela Franz Kafka’nın bendeki yeri ayrıdır. Siz hiç Dönüşüm’ü okudunuz mu? Ya da Milena’ya Mektuplar’ı? Okumadıysanız okuyun. Sonra, Orhan Veli Kanık denilince bende akan sular durur. Onun şiirlerini okumaya doyamam. Ama hayatta sadece bir şiiri ezbere bilirim. O da Can Yücel’in Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim şiiridir.



Ben tam anlamı ile şiir okuma özürlüyümdür. Şiir sevemiyorum. Orhan Veli’nin Nahit Hanıma Mektuplarını ağlayarak okudum… Mesela herkes Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna kitabını mutlaka okuyun derler ama kütüphanemde olduğu halde okumadım elim gitmedi 3 yıldır. Ama Canım Aliye’m Ruhum Filiz’i ve Sırça Köşk’ü 2 Kere okudum. Kafka’ya henüz cesaret edemedim ama en yakın zamanda edinip okuyacağım önerilerini … 



3 – Watt pad’den kimleri okursun ve tavsiye edeceğin hikâyeler nelerdir?



Özlem Yalçınkaya’yı hem dost olarak hem de yazar olarak çok seviyorum. Kalemi ve hayal gücü kuvvetli bir insan. Aşk Karasından sonra Mükemmel Koca Aranıyor! Çalışması da kitap oluyor, darısı Annemin Kalbi’nin başına inşallah.
Sinem işler, namı diğer mineselen’in kitapları kütüphanemin olmazsa olması. Bana Ait kitabı raflardaki yerini aldı. Emeğinin karşılığını alır inşallah.
Lemariz Müjde Albayrak’ın sadece Frezya’sını okudum ama yetti de arttı bile.
Yudumunhikayeleri, maviivam ve askyakarmı’nın eğlenceli kalemini de beğeniyorum.
Kalemi iyi olmasına rağmen okunma sayısı konusunda beni şaşırtan gelecegeyolcu’nun Hodbin Derler adlı çalışmasını tavsiye ederim.





4- Kendi adıma elektronik ortamda kitap okuyamazdım… Ta ki Wattpad’de başarılı hikâyelerle karşılaşana kadar. Sen watt pad’de yazarken ya iyi bir okuyucu kitlesine ulaşamazsam diye düşündün mü?

Ben wattpad’de çok okunma amacıyla bir cümle dahi yazmadım. Kimsenin duvarına ya da mesaj kutusuna SADM’ı tavsiye ettiğim yazılar da bırakmadım. ‘’Peki, neden wattpad’de paylaştın?’’ diye soracak olursan şöyle cevaplayayım: Yazdıklarıma devam etmemi kamçılayacak bir şeye ihtiyacım vardı. Bunu da bana wattpad sağladı. Okuyan bir kişi de olsa, bir sorumluluğun oluşuyor ve ben insanları yarı yolda bırakmayı sevmediğimden elimden geleni yapacağımı biliyordum. Çok şükür öyle de oldu.



Benim naçizane fikrim bu hikâyenin mesajla ya da başkalarının sayfasında yazılacak yoruma ihtiyacı yok… Kesinlikle çok keyifle okudum hatta kitap olunca diyetimi bozup alacağım 2 kitaptan biri… Umarım İzmir Fuarında tanışır ve sohbet ederiz…



5- Birazda senin yazma tutkuna geçelim… Bize tutkunu ve kâğıda dökme serüvenini anlatır mısın?


Çocukluğumdan beri şiir yazıyorum. Hikâye ya da roman yazmak aklımın ucundan dahi geçmezdi. Hayatımda sadece şiir vardı ama hepsi de kurgusal şiirdi. Aşk üzerine, ölüm üzerine şiirler yazardım. Yaşamadığım, hissetmediğim şeyleri kâğıda aktarırdım. Zamanla şiir yazmayı da bıraktım. Okul, dersler derken hissettiklerimi, yaşayamadıklarımı aktarmayı hep erteledim. Düşüncelerini hiç kâğıda dökmemiş bir insan anlayamaz bunu. Yazmak bir çocuğun annesine duyduğu ihtiyaç gibi, toprağın suya, ciğerlerimin nefese duyduğu ihtiyaç gibi sarmaya başladı beni. Şiir yazmak istemiyordum aklıma dolan düşünceleri yaşatmak istiyordum. Sevdiği adamdan uzaklaşan kadının neden gittiğini yazmak istiyordum. Bir çocuk yaralandığında, yarasının annesi tarafından öpülememesinin ne ifade ettiğini yazmak istiyordum. Ama parmaklarım o kadar hantaldı ki bana yardımcı olmuyordu. Beni yazmaya itecek çelmeye ihtiyacım vardı. O çelmeyi de erkek kardeşim attı bana. İki buçuk sene önce hikâye yazmak olan ödevini yapmamı istedi ve ben de böylece yazmaya başladım. Sonrası da geldi…


Bir okuyucun olarak kardeşine teşekkür ediyorum …



6-Sana Anne Diye Bilir miyim? Okurken çok güldüren ama arada okuyucunun kalbinden hüzün bulutları geçiren bir hikâye… Bu hikâyeyi yazma serüvenine nasıl başladın anlatır mısın?


SADM’ı hayatın karmaşasına kapılıp kendini unutan insanlara, gülmeyi ve aile kavramının önemini hatırlatmak için yazmaya başladım. İnsanlar gülsün istedim. Daha ne yazacağımı bilmezken bunu biliyordum.
‘’Bir çocuk gazeteye ‘Anne aranıyor!’ diye ilan verirse ne olur?’’ diye düşündüm ve yazmaya başladım.


7- Gurur ve Gülce – Mehmet – Can ve Çiçek harika çocuklar… Bu karakterleri yazarken hayal ettiğin veya evet şunlar tamda kitap karakterlerim dediğin birileri oldu mu?


SADM yazmaya başlayana kadar etrafımda fazla çocuk yoktu. O yüzden özellikle Can ve Çiçek’i yazarken sadece şu soruyu sordum kendime: ‘’Bir çocuk olsaydı ne yapardı?’’

Çiçeğim ve Canım harika eğer bir gün anne olursam onlar gibi sevgi dolu çocuklarım olmalı…

Mehmet ise en çekinerek yazdığım isim. Sıradan biri olarak özel bir çocuk yazmak gerçekten korkutucu olabiliyor.

Mehmet; her anne babanın hayali zeki çocuk … Büyümüşte küçülmüş …


Gülce ve Gurur’a gelirsek, Gurur wattpad’de ki masum kızlara bir tepki olarak doğmuştur. Çünkü küçük yaştaki okurlarda oluşturulan masum kız algısı onları sadece şartlandırmaktadır. Ne yani istemediği bir şey yaşamak zorunda kaldı diye artık masum olamaz mı bir genç kız? Ya da ilk öpücüğünü başka bir erkeğe verdi diye artık iyi biri olmuyor mu? Ben okurları şartlandıran ve onları belli bir kalıba sokmaya çalışan her şeye karşıyım. Bu satırları okuyan arkadaşlarıma, kardeşlerime sesleniyorum: Sizi olduğunuz gibi kabul etmeyen bir insan, hayatınızda olmasa da olur.


Wattpad’deki bu ilk öpücük, ilk elinden tutan, ilk erkek arkadaş furyası nedir inan anlayabilmiş değilim… Bir erkek senin ilkin olmak istiyor peki sen onun ilki misin?


Gülce’ye gelirsek, kendisi masum değil saf, temiz bir kızdır. Onun gibi iyi niyetli insanlarla daha önce de karşılaştım. Bu insanları korunmalı…

Gülce’nin, Kaya’nın kokusunu duyup âşık olması müthiş bir romantizmdi…




8-37 yaşında Bekâr biri olarak Mert’e talibim başvuruyu nereye yapmam gerekiyor? Birde Çiçeğime söyle bebek konusuna Mert ile benim karar vermem lazım karışmasın…


anneariyoruz@gmail.com adresine en kısa zamanda başvurmalısın. Gerçi Mert kendine nikâh sözü aldı ama bu işler nasip kısmet işi. Çiçeğim’e gelirsek evlendiğiniz gece yatakta Mert’i değil Çiçeğim’i bulacağına eminim. Hatta sana ‘’Hadi canımcığım dua vakti,’’ diyebilir. Ertesi gün ise karnını okşayıp öpebilir. Benden söylemesi…


9-Peki Wattpad ‘de yazdığın Hikâyenin basılacağını ve imza günlerin olabileceğini hiç hayal ettin mi? (Açıkçası benim bu hikâye ile ilgili hayalim kitap olmasının yanında dizi olması ve reytingleri alt üst etmesi)

Küstahlık olarak algılanmasını istemiyorum ama SADM’ın kitap olacağını içten içe hep biliyordum. İmza günlerine gelirsek, aslında ben kitabı alan okurların imzasını almak istiyorum. Eğer unutmazsam ilk imza gününe beyaz bir tişörtle gitmeyi düşünüyorum. Dizi konusuna gelirsek, onlar kafamın içindeki yerlerinden memnunlar. Yazdıklarımın dizi olarak harcanması korkusunu taşıyorum. Bu yüzden nasip olursa, Allah utandırmasın demekten başka bir şey gelmiyor elimden.

İnşallah 23 Nisan’da İzmir Tüyap’ta olursun. Tişörtünü imzalayanlardan biri olmak istiyorum…



10-Ve yeni hikâyen Sana Baba Diye Bilir miyim? Bulut ve Damla’nın hikâyesi… Tanıtımlar dönüyor… Ne zaman bölümler başlayacak?

Geçen Ağustos ayında yazdığım bir tanıtımdı o. Neredeyse 6 ay beklettim ve sonunda paylaşmam gerektiğine karar verdim. SBDM için en yakın tarih Ağustos ayı gibi durmasına rağmen okurlar benden heyecanlı. İlk bölümü yazmaya başladım ama aceleci davranmak istemiyorum. SADM benim acemi işim oldu. SBDM ise farkını ortaya koyacak gibi hissediyorum.

Bulut ve Damla’yı okumak için heyecanla bekliyorum…



11-Yazmak isteyenlere ne tavsiye edersin…

Yazmak isteyen yazsın. Şaka bir yana, ne yazacağınız ve nasıl yazacağınız da önemli. Ben de yazarım kafasıyla değil, yazmaya ihtiyacım var, yaşatmam gereken karakterler var kafasındaysanız yazın. Bin sayfa yazarsınız, yıllar sonra sizi kimse hatırlamaz ama bir cümle yazarsınız ölümsüz olursunuz. Oldukça çok karakterli bir romanın yazarı olarak, bir cümleyle ölümsüz olacağım günü iple çekiyorum.




12-Okuyucularına ve Blog takipçilerime son olarak ne söylemek istersin…

Sizlere renkli şeyler sunmak isterdim ama maalesef iç dünyam kadar renkli bir insan değilim. Bir gün Allah nasip eder de çok yaşlı bir kadın olursam maviye boyanmış saçlarım, pembe gömleğim ve siyah taytımla sizinle karşılaşmak isterim.
Yaşınızı, adınızı ya da karakterinizi bilmiyorum. Belki de hiç karşılaşmayacağız sizinle. Ne olursa olsun, neler yaşayacak olursanız olun gülmekten, umut etmekten ve güzel şeyler düşlemekten vazgeçmeyin. Hayatınız çorak topraksa ve o topraklarda gül bitmiyorsa; gülümseyin. Bazen gülümsemek en güzel çiçekten bile değerlidir. Sizi Allah’a emanet ediyorum.





Sevgili Didem beni kırmayıp söyleşi teklifimi kabul ettiğin için çok teşekkür ederim… Okurun Bol Olsun…
 Sevgiler

Yazmak benim için rahatlama, içimi akıtma yöntemi. Çok teşekkür ederim bana bu fırsatı verdiğin için. Hoşça kal!

4 yorum:

  1. Oyoyoyyy çok güzel olmuşş 😇 dediğin cümlelere hak veriyorum şu ilkleri kaybedince nasum olmaktan çıkmak diye bi algının oluşması çok kötü... Ellerinize sağlıkk

    YanıtlaSil
  2. Didoşumun farkı işte keyifle okutuyor her satırını :)

    YanıtlaSil