Sevgili Didem Merhaba; Kitabın
hayırlı olsun Sana Anne Diyebilir miyim? ‘ in kitap olmasına çok sevindim ama
benim gönlüm Sit Com olup ekranlarda da yayınlanmasından yana… ( Yukarıda görmüş olduğunuz fotoğraf kitap kapağı ... Kullanmama izin verdiğin için ayrıca teşekkür ederim)
Merhaba,
iyi dileklerin için çok teşekkür ederim. Allah neyi nasip edecek göreceğiz
inşallah.
1- Öncelikle Didem kimdir seni tanıyalım. Kendinden bahseder misin?
1991, İstanbul doğumluyum. Bir erkek kardeşim var. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümü mezunuyum. Konuşmayı ve yazmayı çok severim. Vakit ve tuval buldukça yağlı boya resim yaparım. Müzik dinlemeye bayılırım ve neredeyse her tarz dinlerim. Sonunu bilmediğim ya da öğrenmediğim filmleri izlemem, kitapları okumam. Hatta bazı filmleri ve kitapları arkadaşlarımdan dinlemeyi severim. Onları zihnimde bir sona bağlar ve hayatıma devam ederim.
1- Öncelikle Didem kimdir seni tanıyalım. Kendinden bahseder misin?
1991, İstanbul doğumluyum. Bir erkek kardeşim var. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümü mezunuyum. Konuşmayı ve yazmayı çok severim. Vakit ve tuval buldukça yağlı boya resim yaparım. Müzik dinlemeye bayılırım ve neredeyse her tarz dinlerim. Sonunu bilmediğim ya da öğrenmediğim filmleri izlemem, kitapları okumam. Hatta bazı filmleri ve kitapları arkadaşlarımdan dinlemeyi severim. Onları zihnimde bir sona bağlar ve hayatıma devam ederim.
2-Yazmak dışında iyi bir okuyucu musun peki? Watt pad okumaları hariç. Okuduğun yazarlar kimlerdir ve okuduğun belli bir tarz var mıdır? Ben mesela her tarz okurum kitap oburuyum…
Üniversiteye kadar iyi bir roman, hikâye, şiir okuyucusuydum ama üniversiteyle birlikte çoğunlukla felsefi kitaplar okumaya başladım. Tabi bu, diğer kitaplardan koptuğum anlamına gelmez. Mesela Franz Kafka’nın bendeki yeri ayrıdır. Siz hiç Dönüşüm’ü okudunuz mu? Ya da Milena’ya Mektuplar’ı? Okumadıysanız okuyun. Sonra, Orhan Veli Kanık denilince bende akan sular durur. Onun şiirlerini okumaya doyamam. Ama hayatta sadece bir şiiri ezbere bilirim. O da Can Yücel’in Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim şiiridir.
Ben tam anlamı ile şiir okuma
özürlüyümdür. Şiir sevemiyorum. Orhan Veli’nin Nahit Hanıma Mektuplarını
ağlayarak okudum… Mesela herkes Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna
kitabını mutlaka okuyun derler ama kütüphanemde olduğu halde okumadım elim
gitmedi 3 yıldır. Ama Canım Aliye’m Ruhum Filiz’i ve Sırça Köşk’ü 2 Kere
okudum. Kafka’ya henüz cesaret edemedim ama en yakın zamanda edinip okuyacağım
önerilerini …
3 – Watt pad’den kimleri okursun ve tavsiye edeceğin hikâyeler nelerdir?
Özlem
Yalçınkaya’yı hem dost olarak hem de yazar olarak çok seviyorum. Kalemi ve hayal
gücü kuvvetli bir insan. Aşk Karasından
sonra Mükemmel Koca Aranıyor! Çalışması
da kitap oluyor, darısı Annemin Kalbi’nin
başına inşallah.
Sinem
işler, namı diğer mineselen’in kitapları kütüphanemin olmazsa olması. Bana Ait kitabı raflardaki yerini aldı.
Emeğinin karşılığını alır inşallah.
Lemariz
Müjde Albayrak’ın sadece Frezya’sını
okudum ama yetti de arttı bile.
Yudumunhikayeleri,
maviivam ve askyakarmı’nın eğlenceli kalemini de beğeniyorum.
Kalemi iyi
olmasına rağmen okunma sayısı konusunda beni şaşırtan gelecegeyolcu’nun Hodbin Derler adlı çalışmasını tavsiye
ederim.
4- Kendi adıma elektronik ortamda kitap okuyamazdım… Ta ki Wattpad’de başarılı hikâyelerle karşılaşana kadar. Sen watt pad’de yazarken ya iyi bir okuyucu kitlesine ulaşamazsam diye düşündün mü?
Ben wattpad’de çok okunma amacıyla bir cümle dahi yazmadım. Kimsenin duvarına ya da mesaj kutusuna SADM’ı tavsiye ettiğim yazılar da bırakmadım. ‘’Peki, neden wattpad’de paylaştın?’’ diye soracak olursan şöyle cevaplayayım: Yazdıklarıma devam etmemi kamçılayacak bir şeye ihtiyacım vardı. Bunu da bana wattpad sağladı. Okuyan bir kişi de olsa, bir sorumluluğun oluşuyor ve ben insanları yarı yolda bırakmayı sevmediğimden elimden geleni yapacağımı biliyordum. Çok şükür öyle de oldu.
Benim naçizane fikrim bu hikâyenin
mesajla ya da başkalarının sayfasında yazılacak yoruma ihtiyacı yok… Kesinlikle
çok keyifle okudum hatta kitap olunca diyetimi bozup alacağım 2 kitaptan biri…
Umarım İzmir Fuarında tanışır ve sohbet ederiz…
5- Birazda senin yazma tutkuna geçelim… Bize tutkunu ve kâğıda dökme serüvenini anlatır mısın?
Çocukluğumdan beri şiir yazıyorum. Hikâye ya da roman yazmak aklımın ucundan dahi geçmezdi. Hayatımda sadece şiir vardı ama hepsi de kurgusal şiirdi. Aşk üzerine, ölüm üzerine şiirler yazardım. Yaşamadığım, hissetmediğim şeyleri kâğıda aktarırdım. Zamanla şiir yazmayı da bıraktım. Okul, dersler derken hissettiklerimi, yaşayamadıklarımı aktarmayı hep erteledim. Düşüncelerini hiç kâğıda dökmemiş bir insan anlayamaz bunu. Yazmak bir çocuğun annesine duyduğu ihtiyaç gibi, toprağın suya, ciğerlerimin nefese duyduğu ihtiyaç gibi sarmaya başladı beni. Şiir yazmak istemiyordum aklıma dolan düşünceleri yaşatmak istiyordum. Sevdiği adamdan uzaklaşan kadının neden gittiğini yazmak istiyordum. Bir çocuk yaralandığında, yarasının annesi tarafından öpülememesinin ne ifade ettiğini yazmak istiyordum. Ama parmaklarım o kadar hantaldı ki bana yardımcı olmuyordu. Beni yazmaya itecek çelmeye ihtiyacım vardı. O çelmeyi de erkek kardeşim attı bana. İki buçuk sene önce hikâye yazmak olan ödevini yapmamı istedi ve ben de böylece yazmaya başladım. Sonrası da geldi…
Bir okuyucun olarak kardeşine
teşekkür ediyorum …
6-Sana Anne Diye Bilir miyim?
Okurken çok güldüren ama arada okuyucunun kalbinden hüzün bulutları geçiren bir
hikâye… Bu hikâyeyi yazma serüvenine nasıl başladın anlatır mısın?
SADM’ı hayatın
karmaşasına kapılıp kendini unutan insanlara, gülmeyi ve aile kavramının
önemini hatırlatmak için yazmaya başladım. İnsanlar gülsün istedim. Daha ne
yazacağımı bilmezken bunu biliyordum.
‘’Bir
çocuk gazeteye ‘Anne aranıyor!’ diye ilan verirse ne olur?’’ diye düşündüm ve
yazmaya başladım.
7- Gurur ve Gülce – Mehmet – Can
ve Çiçek harika çocuklar… Bu karakterleri yazarken hayal ettiğin veya evet
şunlar tamda kitap karakterlerim dediğin birileri oldu mu?
SADM
yazmaya başlayana kadar etrafımda fazla çocuk yoktu. O yüzden özellikle Can ve
Çiçek’i yazarken sadece şu soruyu sordum kendime: ‘’Bir çocuk olsaydı ne
yapardı?’’
Çiçeğim ve Canım harika eğer bir
gün anne olursam onlar gibi sevgi dolu çocuklarım olmalı…
Mehmet ise
en çekinerek yazdığım isim. Sıradan biri olarak özel bir çocuk yazmak gerçekten
korkutucu olabiliyor.
Mehmet; her anne babanın hayali zeki çocuk … Büyümüşte küçülmüş …
Mehmet; her anne babanın hayali zeki çocuk … Büyümüşte küçülmüş …
Gülce ve
Gurur’a gelirsek, Gurur wattpad’de ki masum kızlara bir tepki olarak doğmuştur.
Çünkü küçük yaştaki okurlarda oluşturulan masum kız algısı onları sadece
şartlandırmaktadır. Ne yani istemediği bir şey yaşamak zorunda kaldı diye artık
masum olamaz mı bir genç kız? Ya da ilk öpücüğünü başka bir erkeğe verdi diye
artık iyi biri olmuyor mu? Ben okurları şartlandıran ve onları belli bir kalıba
sokmaya çalışan her şeye karşıyım. Bu satırları okuyan arkadaşlarıma,
kardeşlerime sesleniyorum: Sizi olduğunuz gibi kabul etmeyen bir insan,
hayatınızda olmasa da olur.
Wattpad’deki bu ilk öpücük, ilk
elinden tutan, ilk erkek arkadaş furyası nedir inan anlayabilmiş değilim… Bir
erkek senin ilkin olmak istiyor peki sen onun ilki misin?
Gülce’ye
gelirsek, kendisi masum değil saf, temiz bir kızdır. Onun gibi iyi niyetli
insanlarla daha önce de karşılaştım. Bu insanları korunmalı…
Gülce’nin, Kaya’nın kokusunu
duyup âşık olması müthiş bir romantizmdi…
8-37 yaşında Bekâr biri olarak
Mert’e talibim başvuruyu nereye yapmam gerekiyor? Birde Çiçeğime söyle bebek
konusuna Mert ile benim karar vermem lazım karışmasın…
anneariyoruz@gmail.com adresine en kısa zamanda
başvurmalısın. Gerçi Mert kendine nikâh sözü aldı ama bu işler nasip kısmet
işi. Çiçeğim’e gelirsek evlendiğiniz gece yatakta Mert’i değil Çiçeğim’i
bulacağına eminim. Hatta sana ‘’Hadi canımcığım dua vakti,’’ diyebilir. Ertesi gün
ise karnını okşayıp öpebilir. Benden söylemesi…
9-Peki Wattpad ‘de yazdığın
Hikâyenin basılacağını ve imza günlerin olabileceğini hiç hayal ettin mi?
(Açıkçası benim bu hikâye ile ilgili hayalim kitap olmasının yanında dizi
olması ve reytingleri alt üst etmesi)
Küstahlık
olarak algılanmasını istemiyorum ama SADM’ın kitap olacağını içten içe hep
biliyordum. İmza günlerine gelirsek, aslında ben kitabı alan okurların imzasını
almak istiyorum. Eğer unutmazsam ilk imza gününe beyaz bir tişörtle gitmeyi düşünüyorum.
Dizi konusuna gelirsek, onlar kafamın içindeki yerlerinden memnunlar.
Yazdıklarımın dizi olarak harcanması korkusunu taşıyorum. Bu yüzden nasip
olursa, Allah utandırmasın demekten başka bir şey gelmiyor elimden.
İnşallah 23 Nisan’da İzmir Tüyap’ta
olursun. Tişörtünü imzalayanlardan biri olmak istiyorum…
10-Ve yeni hikâyen Sana Baba Diye
Bilir miyim? Bulut ve Damla’nın hikâyesi… Tanıtımlar dönüyor… Ne zaman bölümler
başlayacak?
Geçen
Ağustos ayında yazdığım bir tanıtımdı o. Neredeyse 6 ay beklettim ve sonunda paylaşmam
gerektiğine karar verdim. SBDM için en yakın tarih Ağustos ayı gibi durmasına
rağmen okurlar benden heyecanlı. İlk bölümü yazmaya başladım ama aceleci
davranmak istemiyorum. SADM benim acemi işim oldu. SBDM ise farkını ortaya
koyacak gibi hissediyorum.
Bulut ve Damla’yı okumak için
heyecanla bekliyorum…
11-Yazmak isteyenlere ne tavsiye edersin…
Yazmak isteyen yazsın. Şaka bir yana, ne yazacağınız ve nasıl yazacağınız da önemli. Ben de yazarım kafasıyla değil, yazmaya ihtiyacım var, yaşatmam gereken karakterler var kafasındaysanız yazın. Bin sayfa yazarsınız, yıllar sonra sizi kimse hatırlamaz ama bir cümle yazarsınız ölümsüz olursunuz. Oldukça çok karakterli bir romanın yazarı olarak, bir cümleyle ölümsüz olacağım günü iple çekiyorum.
11-Yazmak isteyenlere ne tavsiye edersin…
Yazmak isteyen yazsın. Şaka bir yana, ne yazacağınız ve nasıl yazacağınız da önemli. Ben de yazarım kafasıyla değil, yazmaya ihtiyacım var, yaşatmam gereken karakterler var kafasındaysanız yazın. Bin sayfa yazarsınız, yıllar sonra sizi kimse hatırlamaz ama bir cümle yazarsınız ölümsüz olursunuz. Oldukça çok karakterli bir romanın yazarı olarak, bir cümleyle ölümsüz olacağım günü iple çekiyorum.
12-Okuyucularına ve Blog takipçilerime son olarak ne söylemek istersin…
Sizlere
renkli şeyler sunmak isterdim ama maalesef iç dünyam kadar renkli bir insan
değilim. Bir gün Allah nasip eder de çok yaşlı bir kadın olursam maviye
boyanmış saçlarım, pembe gömleğim ve siyah taytımla sizinle karşılaşmak
isterim.
Yaşınızı,
adınızı ya da karakterinizi bilmiyorum. Belki de hiç karşılaşmayacağız sizinle.
Ne olursa olsun, neler yaşayacak olursanız olun gülmekten, umut etmekten ve
güzel şeyler düşlemekten vazgeçmeyin. Hayatınız çorak topraksa ve o topraklarda
gül bitmiyorsa; gülümseyin. Bazen gülümsemek en güzel çiçekten bile değerlidir.
Sizi Allah’a emanet ediyorum.
Sevgili Didem beni kırmayıp söyleşi
teklifimi kabul ettiğin için çok teşekkür ederim… Okurun Bol Olsun…
Sevgiler
Sevgiler
Yazmak benim için rahatlama,
içimi akıtma yöntemi. Çok teşekkür ederim bana bu fırsatı verdiğin için. Hoşça
kal!
Oyoyoyyy çok güzel olmuşş 😇 dediğin cümlelere hak veriyorum şu ilkleri kaybedince nasum olmaktan çıkmak diye bi algının oluşması çok kötü... Ellerinize sağlıkk
YanıtlaSilBeğenmenize çok sevindim teşekkürler ....
SilDidoşumun farkı işte keyifle okutuyor her satırını :)
YanıtlaSilKesinlikle haklısınız :) Teşekkürler
Sil