22 Temmuz 2016 Cuma

Sözde Serisinin yazarı Nurcan ile söyleşi

Merhaba; Bu ayın ikinci konuğu Wattpad’in sevilen serilerinden Sözde serisinin (Sözde Nişanlı ve Sözde Evlinin) yazarı @dortgozkedikız…


Sevgili @dortgozkedikız söyleşiyi talebimi kabul ettiğin için çok teşekkür ederim…  ( Kabul etmeme gibi bir şansın yoktu Elticim  : )))   


Ben teşekkür ederim Elticim. Sen istersinde kabul etmez miyim?



1- @dortgozkedikız, kimdir önce seni tanıyalım… 


Tanıyalım Bakalım
J Adım Nurcan. Mersinliyim ve Mersin de yaşıyorum. İşletme mezunu, 25 yaşında ( yakında 26 J ) özel sektörün gariban işçilerindenim J
Bekârım :) En yakın arkadaşım Sevilay’ın dediği gibi; Ailemin ve arkadaşlarımın müzmin bekârıyım :)
Monoton bir hayat süren birisiyim. Evden işe işten eve J arada bir bu monotonluğu renklendirmek için sabah yürüyüşüne ve yüzmeye giderim.
Kitap okumak ise hayatta vazgeçemediğim bir tutkumdur. Hani bir soru vardır ya ıssız adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey benim cevabım kitap, kitap, kitap olurdu o derece yani ;)

Adınla mı hitap etmemi istersin, yoksa @dortgozkedikız olarak mı devam edeyim?

Nurcan olarak devam edelim Elticiğim ;)


2- Nurcan’ın iyi bir okuyucu olduğunu biliyorum. Hangi kitapları okursun…


Ah güzel soru ama bu soruya şu kitapları okurum diye net bir şey demek doğru olmaz. Fantastik ve Romantik kitapları daha çok okusam da elime geçen her kitabı okumak gibi bir huyum vardır. ( Felsefe Hariç) nedense Felsefe ile yıldızım hiç barışmadı :)
Yani kitap okumak konusunda tam bir züppeyim :)


Ben de şiir ve felsefe okuyamam elticiğim


3- Başucu kitapların hangileridir? (Benim birkaç tane başucu kitabım olduğundan acaba herkes de benim gibi mi diye düşünüyorum?)


Aslında başucu kitabım yoktur ama beğenerek okuduğum ve etkisinden uzun süre çıkamadığım çok kitap vardır. Mesela “Ayşe Kulin; Sevdalinka” lisedeyken okuduğum bir kitaptı ve orada anlatılan Bosna Sırp savaşında insanların yaşadıkları beni çok etkilemişti.
Çoğu kişi gibi “Jojo Moyes; Senden Önce Ben” kitabından çok etkilendim. Kitabı gece iki de bitirmiştim ve sabaha kadar ağlamıştım. Söylemeden geçemeyeceğim arkadaşlar Drama bayılırım o yüzden beni ağlatan kitaplar her zaman favorimdir :) Yazarın diğer kitaplarından Ardında Bıraktığın Kadın ve Sevgiliden Son Mektubu da severek okudum.
Ve son tutkum Fantastiklerden Pierce Brown’un Kızıl Yükseliş serisi; kesinlikle harika bir kitap. Yazarın kurgu yeteneğine bayıldım. Ama aylardır serinin son kitabı Türkçeye çevrilmediği için çıldırmak üzereyim :) yani o kadar ki bir ara yayınevini arayıp taciz etmeyi, mail atmayı bile düşünmüşümdür :)

4-Kitaplarını okumaktan en keyif aldığın yazarlar kimlerdir?


Önceki soruda dediğim gibi canım çok fazla seçmem ama Ayşe Kulin’in yeri bende ayrıdır. Bana okumayı sevdiren yazar desem doğru olur sanırım. Onun haricinde Fatih Murat Arsal’ın kitaplarını beğenerek okudum.
Jennifer L. Aarmentrout (Yazarın hem fantastik hem romantik tüm kitaplarına bayılırım), Samanta Young, Jojo moyes, Becca Fitzpatrick…
Bu liste uzar gider canım dediğim gibi Yazar ve Kitap isimlerine çok fazla dikkat ettiğim söylenemez ;)


5- Wattpad de okuduğun ve önerebileceğin hikâyeler ve yazarlar var mı?


Yazmaya başladıktan sonra maalesef ki okumaya ara vermek zorunda kaldım. O yüzden bu ara çok fazla hikâye takip edemiyorum. Takip ettiklerimin arasında M1_GNC yazarının Tamahkâr serisi, Hickimse33 yazarının Gelincik, Asi_Gece yazarının Asi Kurt ve Şeytanın Meleği hikâyeleri var.
Yazmaya başlamadan önce ise Nehir erdem, Gerçek Masallar, ozgeerk, burcudemet yazarlarının hikâyelerini severek takip ettim.


6- Yazmaya ilk kaç yaşında ve nasıl başladın…  


Bu soru beni gülümseten bir soru oldu Elticim :) Çünkü henüz çok tazeyim.
Wattpad’e yazar olarak katıldığım tarih geçen yıl 6 Haziran’dı yanlış hatırlamıyorsam. O tarihten iki hafta önce de yazmaya başladım ve ilk hikâyem olan Kedi Kız’ın ilk bölümünü 6 Haziran da yayınlamıştım.
Yazmaya başlamam ise birden oldu. Bir gece hayal kurarak uyudum ve sabah kalktığımda ben bunları neden yazmıyorum diye düşündüm. Tatil günümdü yataktan kalktığım gibi diz üstü bilgisayarımı kucağıma alıp o an düşündüklerimi yazmaya başladım ve gerisi geldi :)



7- Wattpad’e yazarken istediğin okuyucu kitlesine ulaşamamaktan ya da insanların seni anlamamasından korktun mu?


Yazmaya başladığımda amacım belli bir kitleye ulaşmak olmadığı için korkmadım. Okurken çalışırken gezerken sürekli bu hayatın sadece bunlardan ibaret olmadığını düşünürdüm sürekli ve bir gün öldüğümde arkamda bir iz bırakmayı hayal ederdim. Ama bir türlü nasıl yapacağımı bilemiyordum, Wattpad de bari bir iz bırakayım diye düşündüm.
Yani amacım belli bir kitleye ulaşmak değil bir iz bırakabilmekti kimse okumasa dahi orada yazdığım bir şey Wattpad programı silinene kadar orada kalacaktı. Şimdi yazdıklarımın birçok kişi tarafından okunması bu yüzden beni daha çok mutlu ediyor. Çünkü bir iz bırakabildiğimi düşünüyorum :)
İnsanların beni anlamaması konusu ise en çok korktuğum konudur. Sadece Wattpad için değil genel itibariyle en büyük korkum. Çünkü kendimi ifade etmekte her zaman zorlanırım. Çok fazla yanlış kelimeler kullanırım ve ifade etmek istediğimden çok farklı sonuçlar çıkar bazen, bu yüzden hikâye yazarken en çok korktuğum konudur bu. Çünkü burada okuyan herkesin düşünce yapısı farklı ve siz hepsine hitap etmeye çalışıyorsunuz. Çok zor bir durum…


8-Kedi Kız tanışmamıza vesile olan hikâyen. Aksiyon, kardeş sevgisi, dostluk,  aşk ve tutku var… (Motor tutkusu ama. Sevgili okuyucular bu hikâyede +18 bir tutku yok) Bize hikâyenin çıkış noktasını anlatır mısın?


Parantez içi açıklamaya kahkaha attım desem :)
Bu hikâyenin çıkış noktası, Kedi Kız hayatımın, yaşadığım acının ve motor tutkumun birleşimiyle ortaya çıktı.
Hayal etmeye ne zaman başlar insan hiç bilmiyorum ama ben kendimi bildim bileli hep hayal ederim. Her gece gözlerimi kapattığımda diğer insanların hayatlarını hayal ederek uykuya dalarım. Kendim ile ilgili tek hayalim ise motorlardır.
Hayatımın belli bir bölümüyle Motor tutkumu birleştirdim ve araya fazlasıyla da hayaller serpiştirerek bu hikâyeyi yazdım ;)


9- Wattpad de okuduğum farklı hikâyelerden ve oldukça güzel bir kurgu… Kitap olmasını ister miydin?


Çok teşekkür ederim canım. Kitap olmasını elbette isterim. Çünkü Kedi Kız hem ilk göz ağrım olduğu için hem de kaybettiğim kardeşimle olan anılarımı ve onu kaybetmenin acısını anlattığı için benim için yeri çok ayrı olan bir hikâye. İlk hikâyem olduğu için anlatımda çok zorlanmıştım ve çoğu duyguyu da yansıtamamıştım o yüzden çok fazla bir kitleye ulaşamadığını düşünüyorum.



10-Motorlara bayılırım özgürce kullana bilmeyi çok isterim ama korkum ağır basıyor… Hikâyende motorların markası ve özellikleri geçiyor, bu araştırma sadece hikâye için mi yoksa sen de motor tutkunu musun?


Canım senin korkun ağır basıyor ama benim de imkânım yok. Yıllardır motor kullanmanın hayalini kurarım ama beni sürücü koltuğuna oturtacak birini ikna edemedim bir türlü.
Hız tutkumdan dolayı kimse buna yanaşmıyor sanırım :)
Yani, motorlarla ilgili model bilgim evet vardır ama onun haricinde çok fazla bilgim yoktur. Hikâyedeki çoğu bilgiyi araştırarak öğrendim.



11-Gelelim Sözde serisine… Nasıl yazmaya karar verdin?


Daha önce dediğim gibi sürekli diğer insanların hayatlarını hayal ederdim ve hayal ettiğim hayatlardan birisi de Eva ve Bora’nın hayatıydı.
Kedi Kız’ı yazmaya devam ederken bir gece onları da hayal ederek olayları kurguladım ve yazmaya başladım. Zamanla yazarken o gece hayal ettiğim çok fazla şeyi unuttum ve çok farklı eklemelerde yaptım.
Koray ve Su hikâyesi gibi :) Aslında aklımda onlarla ilgili ayrı bir hikâye yoktu. Evet, Sözde seri olacaktı ama çocukların hikâyesiyle devam edecekti. Koray’ın arsızlıklarını yazarken çok hoşuma gittiğini fark edince ortaya onlar çıktı.


Koray ve Yasemin’in hikâyesi diyecektin dilin sürçtü sanırım



12-Sözde Nişanlı… Eva’nın sevgi arsızlığı, Bora’nın kalpsiz görüntüsü altında iflah olmaz bir romantik olması… Ve diğer karakterler, nasıl ortaya çıktı… (Koray hariç o tek başına bir söyleşi konusu)


Eva’nın sevgi arsızlığı, Bora’nın kalpsiz görüntüsü altında iflah olmaz bir romantik olması… Buradaki Eva ve Bora isimlerini atın, bu cümle tamamen beni anlatıyor diyebilirim. Bunun için teşekkür ederim sana artık kendimi bu şekilde tanımlayabilirim :)
Yani Eva’nın sevgi arsızlığı; benim her zaman dillere destan bir aşka inanmamdan geliyor. Küçüklüğümden beri öyle bir aşk yaşayacağımı hayal ederim ve görüldüğü üzere evde kaldım :) anladım ki o aşklar sadece filmlerde ve kitaplarda yaşanıyormuş :)
Bora’nın kalpsiz görüntüsü altında iflah olmaz romantik olması; tamamen benim kişiliğimdir. Dışarı karşı kendimi soğuk ve güçlü göstermeyi severim. Kimsenin beni gerçekten tanımasına kolay kolay izin vermem. Yanında ağladığım kişi sayısı çok azdır. Çoğu kişi bana kalpsiz der ama beni gerçekten tanıyanlar aşırı derecede duygusal olduğumu bilirler ;) Yani Bora kişilik olarak benim erkek versiyonumdur. Bora’nın dışarı gösterdiği her şey görüldüğü gibi değil arkadaşlar ;)


13- Sözde Evli… Su beni ilgilendirmiyor ama onun hakkında bir şeyler yazmak istersen seni kırmam yayınlarım… Efe, Gülden Hanım…

:))) Taktın Su’ya yazık bazen acımıyorum kıza :) Tek suçu Koray’ın gönlünü çalmaktı oysa :) 
Koray benim bunu herkes kabul etti bir sen ve su kabul edemedi…

Su ile söyleyecek çok fazla şey yok zaten. Nasıl oluştuğunu bile bilmiyorum ama Su’nun güçlü durmaya çalışan yapısı da benden olduğu kesin ama onun haricinde alakam yoktur. Mesela hayatta onun gibi rahat küfür edemem :) Çünkü onun gibi küfür edersem annem ağzıma terliği vurur :) 

Su da aslında tanımadan beni anlatmışsın karakteri ve gün yüzü görmemiş küfürler…

Efe ve Gülden Hanım’a gelince, aslında hikâyelerimdeki çocuk karakterlerin hepsi yeğenlerimden yola çıkarak yazılmıştır. Üç tane yeğenim var ve üçü de bir ayrı dünya :)
Gülden Hanım ise kişilik bakımından tamamen annem. Gözümün önüne annemi getirerek yazdığım bir karakter. 

Elticim Gülden Hanım için annem ilham kaynağım demişsin ama ben Tamer Bey ve Gülden Hanıma ‘Sözde Olgun’ yazacağım haberin olsun…  Ben yazmasam bile yazan birini bulacağım. :)



14- KORAY’ım tek başına ayrı bir söyleşi konusu ama neyse tek soru sorayım aşkım ile ilgili… Benim hayatımda Koray gibi bir adam olmalı… Okumadan gelme kardeşim… (Koray için okurlarını nasıl püskürttüğümü biliyorsun) (Evet sevgili takipçim ben bir karaktere aşığım bu karakter “Sözde Evli” hikâyesinden KORAY ŞAHİN okuyun ve bana hak verin… Ama sakın Koray’ıma âşık olmayın) Sorumuza gelelim Koray’ı nasıl yarattın…


Hahahhaaa Elticim yaaaa Koray sana kurban olsun :)
Koray, benim kişilik olarak olmak istediğim bir karakterdir. Okuyanlar bilirler kişilik olarak Bora karakterinin tam zıttı. Yani Bora benim kişiliğim, Koray ise olmak istediğim kişi. Kısaca onun gibi sözünü esirgemeyen, yaşadıklarına rağmen sürekli gülen ve sevdiklerine hiçbir acısını yansıtmayan, rahatça hareket edebilen biri olmayı çok isterdim.




15- O Su’ya YASEMİN KOKULUM diyor ben bana demiş gibi mutlu oluyorum… Sanırım yazdığın erkek karakterler gerçek hayatta çoğu kadının istediği adamlar…


Biliyorsun ki o Yasemin kokusu zaten senin için ortaya çıkan bir durum :) Eğer hikâyeyi oluşturmadan önce tanışsaydık Su’nun adı Yasemin olabilirdi ;)
Evet, öyleler çünkü bende umutsuzca onlardan bulmaya çalışıyorum  :) görüldüğü üzere de bulamıyorum.


Sayın takipçi sakın gerçek hayatta kitap karakteri gibi bir sevgili bekleme. Onlar sadece hayal ürünü gerçekte yok…  Elticiğim bana wattpad şifreni ver tüm hikâyelerden Su adını silip YASEMİN yapayım… :)




16- Hayallerin arasında yazdıklarının sayfalarla buluşması, imza günün ve söyleşilerin olması var mı?

Aslında ilk başlarda böyle bir hayalim yoktu. İlk yazmaya başladığımda arkadaşıma hep “bir gün yüz bin okunmaya ulaşır mıyım?” diye sorardım. O da bana hep “ben inanıyorum ulaşacaksın” derdi ve oldu. Tabi zamanla okuyucular arttıkça umutlar ve beklentiler de arttı. Hepimizde aynı değil midir? Her zaman daha fazlasını isteriz çoğumuzun yapısında vardır bu.
Yani evet bir gün yazdıklarımın sayfalarla buluşmasını ve hepsinden öte okuyucularımı bilgisayar ekranından değil de kanlı canlı karşımda görmeyi çok isterim :)
Söyleşi kısmı şuan sayende gerçek oldu :) benim için bu soruların ayrı bir yeri olacak. İlkimsin Çilek Kız :) bu soruları ve cevapları yazdırıp ömür boyu saklayacağımı biliyorum.


Elticiğim sende benim canımsın… Bu arada değerli takipçim bu eltilik mevzu hikâye kahramanları paylaşmakla alakalı Koray benim, Bora İpekciğimin, Sarp yazarımızın, Efe Huriş’in, Toprak Sezen’in ve Tamer Bey Sultanımız Tubanın … Kızım Gizemi unutmayalım şimdilik Özkan ama her an değişebilir



17- Çöplük var bir de yazdığın ama onu okumaya henüz başlayamadım… Ondan da kısaca bahseder misin?


Evet, okumadığını biliyorum canım. Çok ayıp bak neden okumadın :)


Biliyorsun yoğunluğum ile alakalı elticiğim… Bende Sözde Olgun’u yazacağım onun hazırlıkları var  :)

Çöplük Nil ve Step’in içinde bulundukları suç örgütüne karşı açtıkları savaşı anlatıyor. Onların bulunduğu örgütün adı Çöplük daha doğrusu kendileri o şekilde bahsediyorlar. Nil ise bu örgütü yöneten kişinin kızı ve kendini örgütte bulduğunda yaşadığı hayatın yalan ve karanlıklarla örtülü olduğunu görüyor. Bazı sebeplerden dolayı da babasından nefret ettiği için kendine örgütü bitirmeyi amaç olarak görüyor.
Tabi zamanla işlerin düşündüğünden daha karışık olduğunu anladığında işin içinden çıkamaz bir duruma düşüyor. Bütün bu karmaşadan âşık olduğu adam Step ile birbirlerine tutunarak üstesinden gelmeye çalışıyorlar. Kısaca hikâyesi bu ayrıntılar için Çöplük ’e beklerim ;)


18- Blog takipçilerime ve okuyucularına son sözün nedir…


Öncelikle buraya kadar bıkmadan cevaplarımı okuduğunuz için çok teşekkür ederim :)
Okuyucularıma ise ayrıca teşekkür ediyorum. Başından beri beni takip eden oy ve yorumlarını esirgemeyen herkese çok teşekkür ederim size olan minnettarlığımı tarif edemem. 
Umarım bana destek olmaya devam edersiniz ve umarım sizi yanıltmam. Hepinize kucak dolusu sevgiler…



Sevgili Nurcan, Yolun açık olsun… Yazdıkların kâğıtla buluşsun bizlerde keyifle okuyalım… Sevgiler Çilek Kız


Ve sen bu söyleşiyi okuyan sevgili takipçim ön yargılarını bir kenara koy wattpad de @dortgozkedikız ın hikâyelerini oku 

9 Temmuz 2016 Cumartesi

Asuman Börklüce ile söyleşi....





Sevgili Asuman, adaş ya da iznin olursa sana Asu demek istiyorum…  Senin yeni ama sıkı bir okuyucun olarak merhaba diyorum… Bu söyleşiyi kabul ettiğin çok teşekkür ederim…

Ben bu söyleşiyi yapalı çok uzun zaman oldu ama yayınlamak bugün kısmetmiş ... Bu arada Sevgili Asuman'ın tüm hikayelerini keyifle okudum eminim sizlerde keyifle okursunuz ... Şu an "Korkutan Miras'ı" okuyorum.... 

1- Asu kimdir önce seni tanıyalım…

Asu, 1968 İstanbul doğumlu.
Üniversite dâhil tüm eğitimimi de İstanbul’da tamamladım. Üniversitede okurken çalışmaya başladım. Sonra da bunun kaymağını yedim ve yaş-yıl vurdu diyenlere nazaran daha az bir süre ile erken emekli oldum.
Evli, mutlu, çocuksuzum. Üstelik kocamla aynı gün doğacak kadar da şanslıyım. O benden yedi sene önce doğmuş ama önemli değil.
2011 yılında 28 Şubat günü 26 yıl çalıştığım bankamdan emekli oldum, 7 Mart da Fethiye’ye, bir köye yerleştim.  İstanbul’dan nasıl bıktığımı sanırım herkes anlamıştır. Köy hayatı güzel de bilindik köyleri düşünmeyin, gerçekten modern bir yer.
2008 yılında, 20 yıl kadar ara verdiğim yazma merakıma geri döndüm. Çalışırken daha düzenli ve verimli olduğumu da belirtmeliyim. Emeklilik biraz rahat yaşamak demek. Yazmayı da eskisi kadar düzenli yapamıyorum. Bunda evde olup da her an konuşan, kahve, yemek isteyen, okuduğu bir şeyi bana da okuyan eşimin hiççç etkisi yok… sanırım yok… yani bence yok… neyse işte, takılmıyorum bunlara, ben iki arada bir derede yazıyorum.
Geçen yaz başı, balkonumu yuva edindiğini sandığım, onun da beni aşçı olarak gördüğünü zamanla anladığım bir kedi peydah oldu. İki ay kadar sonra üç yavrusunu da alıp geldi. Yavrularını sütten kestikten sonra tasını tarağını topladı gitti. O üç yavrudan biri, 5 Nisan günü üç güzel yavru doğurdu. Anlaşılacağı üzere kediler beni sahiplendi.
Merak eden olursa diye de ekleyeyim, İstanbul’u hiç özlemedim. Özlersem turist olarak gideceğim.





2- Her hikâyen ayrı bir lezzet, ayrı bir tat bayıldım… Tek bölümlüklerine bayıldım ama Yakışıklı benim için efsane bir kitap

Teşekkür ederim… Soruyu mu unuttun? Ben mi anlamadım. :)))

Âşık desen değilim sanırım heyecandan oldu… Sorumu soruyorum yazdıkların içinde en özeli hangisi senin için

Çok zor ayırmak derler ya, kesinlikle çok zor. 

İlk GÖZ AĞIRIM, Oyun

En KOLAY yazdığım, Alize & Poyraz

En ZOR yazdığım, Korkutan Miras

İSTEK üzerine yazdığım, Buzdaki Ateş

ZORLADIKLARI için yazdığım, Doğru Erkek Nasıl Bulunur (Liste adlı tek bölümlük bir hikâye yazdım. İlla uzun yap bunu dediler. Yaptım ve bir yemin ettim dönemem... Bir daha asla kısa yazdığım hikâyeyi uzatmayacağım)


3-Yakışıklı, Ece ve Toprak‘ın müthiş aşk hikâyesi, Ece’nin toprağına, bağlarına, atlarına aşkı müthiş bir kurgu… Bu muhteşem hikâyeyi nasıl yazmaya karar verdin.

Ne kadar modern olsa da bir köyde yaşıyorum. Tüm çevrem portakal ağaçları ile kaplı. Bahçemizde tavuklar, hindiler, kediler köpekler, yakın bahçelerde koyunlar falan var. Traktör sesi eksilmiyor. Her sabah tavukların yumurtlama çabalarını dinleyerek güne başlıyorsunuz… Horozların sadece sabah değil gecenin ikisinde üçünde de öttüğünü öğreniyorsunuz. Civcivlere kargalar, tavuklara şahinler saldırıyor. Bazen sansar da geliyor. Baykuş, komşunun tuvalet camını mesken tuttu.
Böyle bir ortamda, plaza hikâyesi yazmak güç
Bir geziden; bağ ve şaraplar, ortamdan; köy, çiftlik, TJK TV den; dört ayaklı güzellikleri izlemek, macera-polisiye kitapları okumak derken Yakışıklının kurgusu çıktı.  
Salt aşk hikâyesi yazmayı sevmiyorum. Sanırım Oyun ve Dostlar Apartmanı hariç uzun hikâyelerde sadece aşk olan yok. Belki biraz Doğru Erkek Nasıl Bulunur’u da katabilirim ama o daha çok komedi denemesi gibiydi.

4-Yakışıklı’yı okuduğumda acaba Denizli ’li mi dedim… Sonra Üç Nikâh, Üç Boşanma acaba Kaş’ta mı yaşadı… Tabi diğer hikâyelerin Fethiye, Foça, İstanbul… Anlaşılan gezmeyi seviyorsun ama Nerelisin? Nerelerde yaşadın…

İlk soruda da belirttim, aslen İstanbulluyum, şimdi Fethiye’de yaşıyorum. Burnumun dibinde ama hala Denizli’yi görmedim. Yazdığım köy, gerçekten Denizli Köyü ama adı farklı. İnternet sayesinde her şeyi görmek, bilmek mümkün, Tüm örf ve adetlerini yine internetten görüp hikâyeye işledim.
Foça-Kaş ve hatta sayamayacağım kadar çok şehrimizi çeşitli gezilerle gördüm.

5-At yarışı sevip bir dönemi ganyan bayinde kupon doldurmuş benim bile bilmediğim terimler vardı. Bu bilgiler nereden geldi…

Sırf keyif için TJK TV izliyorum. Atların çalışma görüntülerinden, hara mezatlarına kadar her şeyi izlemeye çabalıyorum. Muhteşemler. Satış ve yetiştirme bilgilerinin çoğu oradan. Ama her hikâyemde bir şey anlatıyorsam önce kendim öğreniyorum.
Yakışıklı’yı ilk yayınladığım günlerde bağcılıkla uğraşan bir okurum, benim bağlarımın nerede olduğunu sormuştu. Üzümü tezgâhta, şarabı şişede görenlerdenim. Sadece yazmak istediğimi öğrenmeden yazmam.

6-Emekli bankacısın ama topraktan da (Ece’nin, Toprak’ı değil ama) anlıyorsun, yoksa sen bir dönem bu işlerle de uğraştın mı?

İstanbul’da yaşarken ilk iki evimiz bahçeliydi. Hatta evlendiğimde bahçesi olmayan bir eve taşındım ve evin içini bahçeye çevirip onlarca çiçek aldım. Arada çiçeklerime misafirliğe gidiyordum… Zamanla akıllandım ve saksıları hediye etmeye başladım. Oksijen arttı evde.

7-Senin yazdıklarını okuyunca sende müthiş bir polisiye yeteneği görüyorum… Polisiye yazsan keyifle okusak

Cinayet planlarımı ve kimyasallarla ilgili yaptığım araştırmaları biri bilgisayarımda bulur da beni cinayete teşebbüsten içeri atarsa şaşırmayın.
Polisiye, internet okurunun çok yakın olduğu bir tarz değil. İçinde illa aşk olacak. Her polisiyede ilgi çekecek yoğunlukta aşk yazmak çok da mümkün değil. Yine de kenara attığım kurgularım yazılmayı bekliyor.
Tam anlamı ile polisiye sayılmasa da macera tarzı yazmayı seviyorum ve kendimi o konuda daha başarılı buluyorum.


8-İyi bir yazarsın eminim iyi bir okuyucusundur da. Ama Wattpad okumalarını demiyorum.  Neler okursun, belli bir tarzın var mı yoksa ne bulsam okurum mu?


Çok üzgünüm… Wattpad okumuyorum.  Sadece iki arkadaşımın hikâyelerini okuyorum. Önceden tanıdığım arkadaşlarımın çoğu hikâyesini wattpad öncesinde okuduğum için gönlüm rahat. Wattpad, daha geniş kitlelere ulaşmak için güzel bir site. Ama denetimsizliği beni biraz rahatsız ediyor.

Elimin altında okunacak bir şey yoksa ki bu neredeyse mucizevi bir olaydır, deterjan kutusunun üstündekileri bile defalarca okuyabilirim. Yine de bir tarzım var. Macera, polisiye, tarihi kitapları severim. Tarzı yavaş, konuları çok detaylandıran ama bana yeni bir şey vermeyen kalemleri bir kere okuduktan sonra takip etmem.
Okumadan geçen günüm yok sanırım. Üç sayfa da olsa illa her gün okurum. Okuma konusunda en büyük kusurumu da yazayım. Şiir okuyamam. Sanırım kıskanıyorum şiir yazanları. Ben bir derdimi yarım sayfada anlatırken, onlar nasıl tek satırda anlatıyor? Bak yine sinirlendim…

9-Kitaplarını okumaktan en keyif aldığın yazarlar kimlerdir?

James Patterson ve Dan Brown, ne yazsa okurum.
Nora Roberts’ın özellikle polisiye, macera türlerini büyük keyifle okuyorum. Kendisi aşk hikâyeleri de yazıyor, fena değil ama polisiyede bence daha başarılı.
Robert Ludlum… Bu adam bir harikaymış… Keşke yaşasaydı da daha çok kitap yazsaydı. 30 yıl önce yazılmış bir kitabını okurken bugüne aitmiş gibi okuduğumu fark ediyorum. Seçtiği kelimeler zaman kavramı yaratmadığı için ‘ zaman bu da yokmuş’ falan demiyor insan.

Bir kıskançlığımı daha yazayım. Dan Brown’un 600 sayfa yazıp sadece 10-12 saatlik bir dilimi anlatmasına deli oluyorum.


10- Kendi adıma elektronik ortamda kitap okuyamazdım… E kitap, wattpad gibi... Wattpad’e yazarken istediğin okuyucu kitlesine ulaşamamaktan korktun mu?

Her hikâyenin bir okuyucusu olur. Abartmıyorum, tanıyanlar bilir, bir tane bile okuyucu olsa o hikâye paylaşılır. Ben paylaşırım. ‘Yorum yoksa yeni bölüm yok’ demem. ‘Bu hikâye istediğim gibi ilgi görmedi, bırakayım’ demem. O yüzden zamanla benim okuyucum oluşur, bilirim. Daha fazla olabilir mi? Elbette. Biraz reklamla neler olmaz.




11- Birazda senin yazma tutkuna geçelim, ne zamandır yazıyorsun… Ve bu harika kalem wattpad’de kalmamalı bence umarım kitap olur hepsi…  

Ortaokul yıllarımda yazmaya başladım. Çok mu klişe? Ama öyle üzgünüm.
Ortaokulda çok iyi bir Türkçe öğretmenim vardı. Kompozisyon dersleri için konu verir, ben de o konuyu hikâye olarak işler, üç beş sayfalık minik hikâyeler yazardım.
Lise yıllarında daha uzun hikâyeler yazdım. Bir deftere, kalemle… Defter kayıp. Sonra üniversite ve iş hayatı girdi, yazmak aklıma bile gelmedi.
2008 yılında nasıl oldu bilmem bir hikâye sitesi buldum. Hikâyeleri okumaya başladım. Üç dört hikâyeden sonra konuların birbirinin kopyası, kurgunun en önemli noktasının kıskançlık ve geçmişten gelen eski sevgili olduğunu gördüm. Ben de yazayım, biraz farklı olsun diye başladım. Hatta başlamadım. Oyun isimli hikâyemi yazdım, başka da yazmayacaktım. Baktım Dostlar Apartmanı’nı yazmışım. Şimdi tek bölümlüklerim ile birlikte 30 hikâyem oldu. Aklımdakileri yazarsam, yazabilirsem, 40-50 gidecek diye umuyorum.
Sanırım belli yaşlara hitap eden, belli kitleye hitap eden bir şeyler yazmak hiç benim tarzım olmadı. Ben, okumaktan zevk alacağım şeyler yazmak istedim. Kendimi kısıtlamadım, denemekten çekinmedim. Gri-Beyaz Aşk farklıdır, Ben Kim Miyim, Boş Ver, farklıdır. Bir erkeğin hikâyesi olan Eski Karım, Yeni Aşkım bence yine farklıdır. Farklı olmalı. Çünkü ben yazarken sıkılırsam okuyucu haydi haydi sıkılır.

Kitap… Belki bir gün… Şu an değil. Kütüphanelerde okunmayan onlarca kitabın yanında durması mı, interaktif olarak okunduğunu takip etmek ve okuyucu ile beyin jimnastiği yapmak mı? Ben ikincisinden daha çok zevk alıyorum. Bir gün, adımı raflarda görmek istediğimde ya da güzel bir teklif geldiğinde neden olmasın… Acelem yok.



12-Şarap sevmem normalde ama Ece’nin şaraplarından su gibi içmek istedim…

Ece, çok özel bir karakterdi. Güçlü kadın hikâyeleri yazmayı seviyorum. Çünkü güçlü olduğumuzu biliyorum, bastırmaktansa ortaya sermek lazım gücümüzü.
Ece ile birlikte ürettik üzümleri. Beraber kurduk fabrikayı. Artan her anında bağların arasında birlikte dolaştık. O  yüzden üretilen şaraplara hepimizin elinden sevgi geçti. İşte sırf bu nedenle su gibi içebilirsin o şarapları.



13- 37 yaşında bekâr bir kadın olarak hikâyelerindeki karakterler yüzünden çıtayı yükselttim, evde kalmaya devam edeceğim sanırım, Toprak’tan bir tane kendime istiyorum…


Toprak… Ne güzel bir karakterdi. O kadar keyifle yazdım ki, okuyucuya da aynı keyif geçti. Ben tüm hikâyelerimi ve kahramanlarını severim ama bazılarını biraz daha fazla severim.

Ece ve Toprak… Toprağın Ecesi… O çiftlikten kopamadığım için bir kısa hikâye yazdım. Aşk Kendiliğinden Gelir… Bir tane daha var aklımda… Yine gideceğiz çiftliğe. Yine göreceğiz güzel âşıklarımızı…

Ondan bir tane bile olduğunu sanmıyorum ama tüm arayanlara kolay gelsin diyorum.



14-Yazmak isteyenlere ne tavsiye edersin…


Çok okumalarını.
Okumadan yazılamıyor. Kütüphanemde bine yakın kitap var. E-kitaplarım da azımsanmaz. Kelime haznemizin genişlemesi, cümlelerimizin yapısının ve anlamlarının gelişmesi için okumak çok önemli.
Herkes yazıyor, ben de yazayım, demeyecekler. Gerçekten yazmak istedikleri bir hikayeleri varsa onu iyi kurgulayacaklar.
Okuyucuya asla saygısızlık edecek bir hikaye yazmayacaklar. Özellikle polisiye tarzı hikayelerin kuralları aşk hikayelerinden sıkı. Gerekirse o kuralları tekrar tekrar okuyacaklar.
Kesinlikle bir hikâye yazıyorlarsa finalini yazacaklar. Okuyucu o finali hak ediyor. İyi ya da kötü, saçma ya da çok güzel fark etmez. Bir final yazılmadan kenara atılan her hikâye öksüz ve yetim…

Biraz da kendi yazma tarzımı anlatayım. Belki fikir olarak bir kenarda durur.

Her uzun yazılacak hikâye için üç ayrı sayfa açarım.

Önce kurgumu yazarım. Hikayem nerede başlayacak, nerede bitecek, arada neler olacak. Aklıma her geleni eklerim. Onlarca madde olur. Hepsini kullanmam şart değil. Sadece onları kullanmam da şart değil ama unutmamak ve gerektiğinde dönüp şunu yazdım ama işe yaramadı diyebilmek için bile bu sayfa önemli.

İkinci sayfada karakterleri yazıyorum. Ad-Soy ad, yaş, eğitim, tip, iş, karakter, hobiler varsa fobiler gibi karaktere uygun gördüğüm her şeyi yazarım. Bunların esas ya da yan karakter olmasının bir önemi yok. Bu liste elinizin altında hazır olmazsa karakteriniz bir bölümde 35 diğerinde 36 bir sonrakinde 37 yaşında, ela ya da yeşil gözlü olabilir. İnsanız, unuturuz. Yazmak iyidir.

İlk ikisini yazdıktan sonra üçüncü sayfaya bunları, hikâye halinde yazmak kolay. Biraz vakit, biraz hayal gücü ve tabii sağlık gerekli.
Bitti dediğim an aslında benim için hikayenin yazılması yeni başlıyordur. Defalarca kez okur, hata yakalamaya çalışırım. Bunu mümkünse başka biri yapsın. İnsan kendi hatasını göremeyebiliyor.
İçime sindiği an hikaye okuyucuya sunulacak hale gelmiş demektir.

15-Okuyucularına ve Blog takipçilerime son olarak ne söylemek istersin…


Okuyucular… Gerçekten velinimetimiz. Hepsine, okumaya değer bulup, vakitlerinden ayırdıkları için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Blog okurlarını da hikayelerimizi okumaya davet ediyorum.

Çok keyifli sorulardı. Yanıtların da okuyuculara keyif vermesini dilerim. Teşekkürlerim ve sevgilerimle adaşım… (Göbek adım Yasemin)


YEDİ GÜN, YEDİ DÜĞÜN serisi....







CATHERINE BYBEE Kitapları…

Merhaba;
Öncelikle sevdiklerinizle şeker tadında nice bayramlar geçirmenizi diliyorum…

Basılı kitap okuyamama durumum bayramın 1. Günü itibari ile sona erdi. Modaretörlüğünü yaptığım Kitap ağacı romantik kitaplar kulübünün Haziran okuması olan “ ÇARŞAMBAYA KADAR EŞİM OL!” ile başlayıp serinin diğer iki kitabını 1,5 günde okudum…
Kitaplar sade ve akıcı bir dille yazılmış, eğlenceli, aksiyonlu ve tutkuluydu… Serinin kitap sıralaması aşağıdaki gibidir… Serinin adı “Yedi Gün, Yedi Düğün” çıkacak diğer dört kitabı heyecanla bekliyorum…

1– Çarşambaya Kadar Eşim Ol!
2- Pazartesi Düğünümüz Var!
3- Cumaya Kadar Sözüm Söz!

                                          ÇARŞAMBAYA KADAR EŞİM OL!
Albany Dükü ve ünlü iş adamı Blake Harrison babasının mirasına sahip olabilmek için koyduğu şartı gerçekleştirmek için 1 haftası kalmıştır…  Sevgililerinden böyle bir şey isteyemez kendisi ile bir yıl evli kalacak, sözleşmesini imzalayacak bir eş kiralamalıdır…  Bu konu ile ilgili profesyonel bir kurum olan “Alliance”  den yardım almaya karar verir… Asistanı şirket yetkilisi Sam Eliot’tan randevu almışlardır… Blake bir erkekle randevusu olduğu düşünerek gittiği kahve dükkanın da kızıl saçlı, güzel ve seksi ses tonuna sahip Samantha Elliot ile tanışır…
Birlikte çalışma konusunda anlaşırlar… Blake’in hakkında her şeyi bilen Sam’in karşısında kendisi hakkında hiçbir şey bilmeyen Blake vardır… Ofise dönem Blake asistanından Sam hakkında araştırma yapmasını ister… Sam bu anlaşmalı evlilik için Blake 3 aday bulmuştur. Blake adaylar hakkında bilgileri gönderir… Asistanı vasıtası ile Sam’den bir akşam yemeği randevusu talep eder… Sam için sürprizlere gebe bir buluşma olacaktır… Sam hakkında tüm bildiklerini anlatır ve ardından 1 yıllık evlilik için On milyon dolar teklif eder ve hazırladığı evlilik sözleşmesini imzalamasını ister…  Sam biraz düşünür ve teklifi kabul eder… Sadece bir yıl ve 10 milyon dolar…
Ama aşk kağıda yazılmaz ve sözleşme dinlemez…

PAZARTESİ DÜĞÜNÜMÜZ VAR!

Bu hikâyemiz Eliza Havens ve Carter Billings’in hikâyesi onlar kim mi?

Eliza Havens ‘Alliance’in’ ortağı Sam’in en yakın arkadaşı, Carter Billings, Blake’in en yakın arkadaşı, eski avukatı ve yeni Kaliforniya eyaleti Vali adayı…
Samantha ve Blake’in ikinci evlilik yıldönümleri töreni Teksas temalı olacaktır ve düğün organizatörü Düşes Gwen’dir…  Gelinin nedimeleri Eliza ve Gwen, damadın sağdıçları Carter ve Blake’in koruma müdürü Neil’dır…

Eliza ve Gwen kız kıza Teksas gecelerini tanıma turuna çıkmışlardır… Yakışıklı kovboylarla bar da eğlenirken 2 kişinin gözleri onların üzerindedir… Kovboyun biri Gwen’i zorla barın çıkışına götürürken Neil peşlerinden koşar ve adamın suratını dağıtır… Carter da Eliza ile çıkıp kavgaya dâhil olur… Kavga görüntüleri internette hızla yayılır ve bu Carter’ın valilik seçimlerinde oy kaybetmesine sebep olur…
Carter’ın basın toplantısı düzenlemesi konusunda kampanya ekibi hem fikirdir. Bu toplantı da Eliza’nın da bulunmasını isterler… Eliza, Gwen in yardımları ile görüntü olarak basının karşısına çıkmaya hazırdır, ama unuttuğu geçmişi peşine düşecektir… Basın toplantısının ardından iki FBI yetkilisi Eliza’yı almaya gelir…  Carter’ın yardımına ihtiyacı olan iki FBI polisi konu hakkında Carter’a bilgi verirler… Carter, Eliza’ya ben seni korurum benim yanımda güvende olursun evlen benimle der…  Bu evliliği geçici bir durum olduğu için kabul eder Eliza ama unuttuğu bir şey var kalbi ilk gördüğü günden beri Carter’a aittir ve bu aşk karşılıklıdır…  Eliza Kaliforniya eyaletinin First Lady’si olmuştur…


CUMAYA KADAR SÖZÜM SÖZ!

Düşes Gwendolyn Harrison ve Emekli Yüzbaşı Neil Mac Bain’in hikâyesini okuyacaksınız…
İngiltere’de annesinin dizi dibinde yaşamaktan sıkılan 31 yaşında ki Düşes Gwen Amerika da yaşamaya karar verir… Samantha ve Eliza evlenince ‘Alliance’ın’ yönetimini Gwen’e devrederler…
Gwen’in, Neil’e olan duygularını fark eden Eliza birkaç taktik vermiştir. Neil patronunun kız kardeşine hem de bir leydi ’ye olan hislerini içine atar… Geçmişten gelen dostu Rick’in verdiği bir haber sonrası Gwen’in hayatının kendisi yüzünden tehlike de olduğunu fark edene kadar… “Kuzgun Operasyonu” bu operasyonu bilen hayatta olan 5 kişiden biri olan Billy’nin karısı kaybolmuştur ve Billy intihar etmiştir. Billy’nin cebinde ölü bir kuzgun bulunmuştur… Rick ve Neil’e göre bu intihar değil cinayettir…

Gwen’in karşı komşuları bahçede ki jakuzilerin de ölü bulunurlar… Olay yerine giren Neil jakuzinin elektrik girişinde bulduğu kuzgunlar Gwen’i oradan kaçırması gerektiğine karar verir ve macera şimdi başlar… Gwen bu kaçış sırasında aşkının karşılıksız olmadığını anlamıştır…

Bu kitaplar kesinlikle okunmalı… Keyifli, Aşk, Macera ve Tutku dolu…