Sevgili Asuman, adaş ya da iznin olursa sana Asu demek istiyorum… Senin yeni ama sıkı bir okuyucun olarak merhaba diyorum… Bu söyleşiyi kabul ettiğin çok teşekkür ederim…
Ben bu söyleşiyi yapalı çok uzun zaman oldu ama yayınlamak bugün kısmetmiş ... Bu arada Sevgili Asuman'ın tüm hikayelerini keyifle okudum eminim sizlerde keyifle okursunuz ... Şu an "Korkutan Miras'ı" okuyorum....
1- Asu kimdir önce seni tanıyalım…
Asu, 1968 İstanbul doğumlu.
1- Asu kimdir önce seni tanıyalım…
Asu, 1968 İstanbul doğumlu.
Üniversite dâhil tüm eğitimimi de İstanbul’da
tamamladım. Üniversitede okurken çalışmaya başladım. Sonra da bunun kaymağını
yedim ve yaş-yıl vurdu diyenlere nazaran daha az bir süre ile erken emekli
oldum.
Evli, mutlu, çocuksuzum. Üstelik kocamla aynı gün
doğacak kadar da şanslıyım. O benden yedi sene önce doğmuş ama önemli değil.
2011 yılında 28 Şubat günü 26 yıl çalıştığım bankamdan
emekli oldum, 7 Mart da Fethiye’ye, bir köye yerleştim. İstanbul’dan
nasıl bıktığımı sanırım herkes anlamıştır. Köy hayatı güzel de bilindik köyleri
düşünmeyin, gerçekten modern bir yer.
2008 yılında, 20 yıl kadar ara verdiğim yazma merakıma
geri döndüm. Çalışırken daha düzenli ve verimli olduğumu da belirtmeliyim.
Emeklilik biraz rahat yaşamak demek. Yazmayı da eskisi kadar düzenli
yapamıyorum. Bunda evde olup da her an konuşan, kahve, yemek isteyen, okuduğu
bir şeyi bana da okuyan eşimin hiççç etkisi yok… sanırım yok… yani bence yok…
neyse işte, takılmıyorum bunlara, ben iki arada bir derede yazıyorum.
Geçen yaz başı, balkonumu yuva edindiğini sandığım,
onun da beni aşçı olarak gördüğünü zamanla anladığım bir kedi peydah oldu. İki
ay kadar sonra üç yavrusunu da alıp geldi. Yavrularını sütten kestikten sonra
tasını tarağını topladı gitti. O üç yavrudan biri, 5 Nisan günü üç güzel yavru
doğurdu. Anlaşılacağı üzere kediler beni sahiplendi.
Merak eden olursa diye de ekleyeyim, İstanbul’u hiç
özlemedim. Özlersem turist olarak gideceğim.
2- Her hikâyen ayrı bir lezzet, ayrı bir tat bayıldım… Tek bölümlüklerine bayıldım ama Yakışıklı benim için efsane bir kitap
Teşekkür ederim… Soruyu mu unuttun? Ben mi anlamadım.
:)))
Âşık desen değilim sanırım
heyecandan oldu… Sorumu soruyorum yazdıkların içinde en özeli hangisi senin
için
Çok zor ayırmak derler ya, kesinlikle çok zor.
Çok zor ayırmak derler ya, kesinlikle çok zor.
İlk GÖZ AĞIRIM, Oyun
En KOLAY yazdığım, Alize & Poyraz
En ZOR yazdığım, Korkutan Miras
İSTEK üzerine yazdığım, Buzdaki Ateş
ZORLADIKLARI için yazdığım, Doğru Erkek
Nasıl Bulunur (Liste adlı tek bölümlük bir hikâye yazdım. İlla uzun yap bunu
dediler. Yaptım ve bir yemin ettim dönemem... Bir daha asla kısa yazdığım
hikâyeyi uzatmayacağım)
3-Yakışıklı, Ece ve Toprak‘ın müthiş aşk hikâyesi, Ece’nin toprağına,
bağlarına, atlarına aşkı müthiş bir kurgu… Bu muhteşem hikâyeyi nasıl yazmaya
karar verdin.
Ne kadar modern olsa da bir köyde yaşıyorum. Tüm
çevrem portakal ağaçları ile kaplı. Bahçemizde tavuklar, hindiler, kediler
köpekler, yakın bahçelerde koyunlar falan var. Traktör sesi eksilmiyor. Her
sabah tavukların yumurtlama çabalarını dinleyerek güne başlıyorsunuz…
Horozların sadece sabah değil gecenin ikisinde üçünde de öttüğünü
öğreniyorsunuz. Civcivlere kargalar, tavuklara şahinler saldırıyor. Bazen
sansar da geliyor. Baykuş, komşunun tuvalet camını mesken tuttu.
Böyle bir ortamda, plaza hikâyesi yazmak güç
Bir geziden; bağ ve şaraplar, ortamdan; köy, çiftlik,
TJK TV den; dört ayaklı güzellikleri izlemek, macera-polisiye kitapları okumak
derken Yakışıklının kurgusu çıktı.
Salt aşk hikâyesi yazmayı sevmiyorum. Sanırım Oyun ve
Dostlar Apartmanı hariç uzun hikâyelerde sadece aşk olan yok. Belki biraz Doğru
Erkek Nasıl Bulunur’u da katabilirim ama o daha çok komedi denemesi gibiydi.
4-Yakışıklı’yı okuduğumda acaba Denizli ’li mi dedim… Sonra Üç Nikâh, Üç
Boşanma acaba Kaş’ta mı yaşadı… Tabi diğer hikâyelerin Fethiye, Foça, İstanbul…
Anlaşılan gezmeyi seviyorsun ama Nerelisin? Nerelerde yaşadın…
İlk soruda da belirttim, aslen İstanbulluyum, şimdi
Fethiye’de yaşıyorum. Burnumun dibinde ama hala Denizli’yi görmedim. Yazdığım
köy, gerçekten Denizli Köyü ama adı farklı. İnternet sayesinde her şeyi görmek,
bilmek mümkün, Tüm örf ve adetlerini yine internetten görüp hikâyeye işledim.
Foça-Kaş ve hatta sayamayacağım kadar çok şehrimizi
çeşitli gezilerle gördüm.
5-At yarışı sevip bir dönemi ganyan bayinde kupon doldurmuş benim bile
bilmediğim terimler vardı. Bu bilgiler nereden geldi…
Sırf keyif için TJK TV izliyorum. Atların çalışma
görüntülerinden, hara mezatlarına kadar her şeyi izlemeye çabalıyorum.
Muhteşemler. Satış ve yetiştirme bilgilerinin çoğu oradan. Ama her hikâyemde
bir şey anlatıyorsam önce kendim öğreniyorum.
Yakışıklı’yı ilk yayınladığım günlerde bağcılıkla
uğraşan bir okurum, benim bağlarımın nerede olduğunu sormuştu. Üzümü tezgâhta,
şarabı şişede görenlerdenim. Sadece yazmak istediğimi öğrenmeden yazmam.
6-Emekli bankacısın ama topraktan da (Ece’nin, Toprak’ı değil ama)
anlıyorsun, yoksa sen bir dönem bu işlerle de uğraştın mı?
İstanbul’da yaşarken ilk iki evimiz bahçeliydi. Hatta
evlendiğimde bahçesi olmayan bir eve taşındım ve evin içini bahçeye çevirip
onlarca çiçek aldım. Arada çiçeklerime misafirliğe gidiyordum… Zamanla
akıllandım ve saksıları hediye etmeye başladım. Oksijen arttı evde.
7-Senin yazdıklarını okuyunca sende müthiş bir polisiye yeteneği görüyorum…
Polisiye yazsan keyifle okusak
Cinayet planlarımı ve kimyasallarla ilgili yaptığım
araştırmaları biri bilgisayarımda bulur da beni cinayete teşebbüsten içeri
atarsa şaşırmayın.
Polisiye, internet okurunun çok yakın olduğu bir tarz
değil. İçinde illa aşk olacak. Her polisiyede ilgi çekecek yoğunlukta aşk
yazmak çok da mümkün değil. Yine de kenara attığım kurgularım yazılmayı
bekliyor.
Tam anlamı ile polisiye sayılmasa da macera tarzı
yazmayı seviyorum ve kendimi o konuda daha başarılı buluyorum.
8-İyi bir yazarsın eminim iyi bir okuyucusundur da. Ama Wattpad okumalarını
demiyorum. Neler okursun, belli bir tarzın var mı yoksa ne bulsam okurum
mu?
Çok üzgünüm… Wattpad okumuyorum. Sadece iki arkadaşımın hikâyelerini okuyorum. Önceden tanıdığım arkadaşlarımın çoğu hikâyesini wattpad öncesinde okuduğum için gönlüm rahat. Wattpad, daha geniş kitlelere ulaşmak için güzel bir site. Ama denetimsizliği beni biraz rahatsız ediyor.
Çok üzgünüm… Wattpad okumuyorum. Sadece iki arkadaşımın hikâyelerini okuyorum. Önceden tanıdığım arkadaşlarımın çoğu hikâyesini wattpad öncesinde okuduğum için gönlüm rahat. Wattpad, daha geniş kitlelere ulaşmak için güzel bir site. Ama denetimsizliği beni biraz rahatsız ediyor.
Elimin altında okunacak bir şey yoksa ki bu neredeyse
mucizevi bir olaydır, deterjan kutusunun üstündekileri bile defalarca
okuyabilirim. Yine de bir tarzım var. Macera, polisiye, tarihi kitapları
severim. Tarzı yavaş, konuları çok detaylandıran ama bana yeni bir şey vermeyen
kalemleri bir kere okuduktan sonra takip etmem.
Okumadan geçen günüm yok sanırım. Üç sayfa da olsa
illa her gün okurum. Okuma konusunda en büyük kusurumu da yazayım. Şiir
okuyamam. Sanırım kıskanıyorum şiir yazanları. Ben bir derdimi yarım sayfada
anlatırken, onlar nasıl tek satırda anlatıyor? Bak yine sinirlendim…
9-Kitaplarını okumaktan en keyif aldığın yazarlar kimlerdir?
James Patterson ve Dan Brown, ne yazsa okurum.
Nora Roberts’ın özellikle polisiye, macera türlerini
büyük keyifle okuyorum. Kendisi aşk hikâyeleri de yazıyor, fena değil ama polisiyede
bence daha başarılı.
Robert Ludlum… Bu adam bir harikaymış… Keşke yaşasaydı
da daha çok kitap yazsaydı. 30 yıl önce yazılmış bir kitabını okurken bugüne
aitmiş gibi okuduğumu fark ediyorum. Seçtiği kelimeler zaman kavramı
yaratmadığı için ‘ zaman bu da yokmuş’ falan demiyor insan.
Bir kıskançlığımı daha yazayım. Dan Brown’un 600 sayfa
yazıp sadece 10-12 saatlik bir dilimi anlatmasına deli oluyorum.
10- Kendi adıma elektronik ortamda kitap okuyamazdım… E kitap, wattpad gibi... Wattpad’e yazarken istediğin okuyucu kitlesine ulaşamamaktan korktun mu?
Her hikâyenin bir okuyucusu olur. Abartmıyorum,
tanıyanlar bilir, bir tane bile okuyucu olsa o hikâye paylaşılır. Ben
paylaşırım. ‘Yorum yoksa yeni bölüm yok’ demem. ‘Bu hikâye istediğim gibi ilgi
görmedi, bırakayım’ demem. O yüzden zamanla benim okuyucum oluşur, bilirim.
Daha fazla olabilir mi? Elbette. Biraz reklamla neler olmaz.
11- Birazda senin yazma tutkuna geçelim, ne zamandır yazıyorsun… Ve bu harika kalem wattpad’de kalmamalı bence umarım kitap olur hepsi…
Ortaokul yıllarımda yazmaya başladım. Çok mu klişe?
Ama öyle üzgünüm.
Ortaokulda çok iyi bir Türkçe öğretmenim vardı.
Kompozisyon dersleri için konu verir, ben de o konuyu hikâye olarak işler, üç
beş sayfalık minik hikâyeler yazardım.
Lise yıllarında daha uzun hikâyeler yazdım. Bir
deftere, kalemle… Defter kayıp. Sonra üniversite ve iş hayatı girdi, yazmak
aklıma bile gelmedi.
2008 yılında nasıl oldu bilmem bir hikâye sitesi
buldum. Hikâyeleri okumaya başladım. Üç dört hikâyeden sonra konuların
birbirinin kopyası, kurgunun en önemli noktasının kıskançlık ve geçmişten gelen
eski sevgili olduğunu gördüm. Ben de yazayım, biraz farklı olsun diye başladım.
Hatta başlamadım. Oyun isimli hikâyemi yazdım, başka da yazmayacaktım. Baktım
Dostlar Apartmanı’nı yazmışım. Şimdi tek bölümlüklerim ile birlikte 30 hikâyem
oldu. Aklımdakileri yazarsam, yazabilirsem, 40-50 gidecek diye umuyorum.
Sanırım belli yaşlara hitap eden, belli kitleye hitap
eden bir şeyler yazmak hiç benim tarzım olmadı. Ben, okumaktan zevk alacağım
şeyler yazmak istedim. Kendimi kısıtlamadım, denemekten çekinmedim. Gri-Beyaz
Aşk farklıdır, Ben Kim Miyim, Boş Ver, farklıdır. Bir erkeğin hikâyesi olan
Eski Karım, Yeni Aşkım bence yine farklıdır. Farklı olmalı. Çünkü ben yazarken
sıkılırsam okuyucu haydi haydi sıkılır.
Kitap… Belki bir gün… Şu an değil. Kütüphanelerde
okunmayan onlarca kitabın yanında durması mı, interaktif olarak okunduğunu takip
etmek ve okuyucu ile beyin jimnastiği yapmak mı? Ben ikincisinden daha çok zevk
alıyorum. Bir gün, adımı raflarda görmek istediğimde ya da güzel bir teklif
geldiğinde neden olmasın… Acelem yok.
12-Şarap sevmem normalde ama Ece’nin şaraplarından su gibi içmek istedim…
Ece, çok özel bir karakterdi. Güçlü kadın hikâyeleri
yazmayı seviyorum. Çünkü güçlü olduğumuzu biliyorum, bastırmaktansa ortaya
sermek lazım gücümüzü.
Ece ile birlikte ürettik üzümleri. Beraber kurduk
fabrikayı. Artan her anında bağların arasında birlikte dolaştık. O yüzden
üretilen şaraplara hepimizin elinden sevgi geçti. İşte sırf bu nedenle su gibi
içebilirsin o şarapları.
13- 37 yaşında bekâr bir kadın olarak hikâyelerindeki karakterler yüzünden çıtayı yükselttim, evde kalmaya devam edeceğim sanırım, Toprak’tan bir tane kendime istiyorum…
Toprak… Ne güzel bir karakterdi. O kadar keyifle yazdım ki, okuyucuya da aynı keyif geçti. Ben tüm hikâyelerimi ve kahramanlarını severim ama bazılarını biraz daha fazla severim.
13- 37 yaşında bekâr bir kadın olarak hikâyelerindeki karakterler yüzünden çıtayı yükselttim, evde kalmaya devam edeceğim sanırım, Toprak’tan bir tane kendime istiyorum…
Toprak… Ne güzel bir karakterdi. O kadar keyifle yazdım ki, okuyucuya da aynı keyif geçti. Ben tüm hikâyelerimi ve kahramanlarını severim ama bazılarını biraz daha fazla severim.
Ece ve Toprak… Toprağın Ecesi… O çiftlikten
kopamadığım için bir kısa hikâye yazdım. Aşk Kendiliğinden Gelir… Bir tane daha
var aklımda… Yine gideceğiz çiftliğe. Yine göreceğiz güzel âşıklarımızı…
Ondan bir tane bile olduğunu sanmıyorum ama tüm
arayanlara kolay gelsin diyorum.
14-Yazmak isteyenlere ne tavsiye edersin…
Çok okumalarını.
14-Yazmak isteyenlere ne tavsiye edersin…
Çok okumalarını.
Okumadan yazılamıyor. Kütüphanemde bine yakın kitap
var. E-kitaplarım da azımsanmaz. Kelime haznemizin genişlemesi, cümlelerimizin
yapısının ve anlamlarının gelişmesi için okumak çok önemli.
Herkes yazıyor, ben de yazayım, demeyecekler.
Gerçekten yazmak istedikleri bir hikayeleri varsa onu iyi kurgulayacaklar.
Okuyucuya asla saygısızlık edecek bir hikaye
yazmayacaklar. Özellikle polisiye tarzı hikayelerin kuralları aşk
hikayelerinden sıkı. Gerekirse o kuralları tekrar tekrar okuyacaklar.
Kesinlikle bir hikâye yazıyorlarsa finalini
yazacaklar. Okuyucu o finali hak ediyor. İyi ya da kötü, saçma ya da çok güzel
fark etmez. Bir final yazılmadan kenara atılan her hikâye öksüz ve yetim…
Biraz da kendi yazma tarzımı anlatayım. Belki fikir
olarak bir kenarda durur.
Her uzun yazılacak hikâye için üç ayrı sayfa açarım.
Önce kurgumu yazarım. Hikayem nerede başlayacak,
nerede bitecek, arada neler olacak. Aklıma her geleni eklerim. Onlarca madde
olur. Hepsini kullanmam şart değil. Sadece onları kullanmam da şart değil ama
unutmamak ve gerektiğinde dönüp şunu yazdım ama işe yaramadı diyebilmek için bile
bu sayfa önemli.
İkinci sayfada karakterleri yazıyorum. Ad-Soy ad, yaş,
eğitim, tip, iş, karakter, hobiler varsa fobiler gibi karaktere uygun gördüğüm
her şeyi yazarım. Bunların esas ya da yan karakter olmasının bir önemi yok. Bu
liste elinizin altında hazır olmazsa karakteriniz bir bölümde 35 diğerinde 36
bir sonrakinde 37 yaşında, ela ya da yeşil gözlü olabilir. İnsanız, unuturuz.
Yazmak iyidir.
İlk ikisini yazdıktan sonra üçüncü sayfaya bunları,
hikâye halinde yazmak kolay. Biraz vakit, biraz hayal gücü ve tabii sağlık
gerekli.
Bitti dediğim an aslında benim için hikayenin
yazılması yeni başlıyordur. Defalarca kez okur, hata yakalamaya çalışırım. Bunu
mümkünse başka biri yapsın. İnsan kendi hatasını göremeyebiliyor.
İçime sindiği an hikaye okuyucuya sunulacak hale
gelmiş demektir.
15-Okuyucularına ve Blog takipçilerime son olarak ne söylemek istersin…
Okuyucular… Gerçekten velinimetimiz. Hepsine, okumaya
değer bulup, vakitlerinden ayırdıkları için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Blog okurlarını da hikayelerimizi okumaya davet
ediyorum.
Çok keyifli sorulardı. Yanıtların da okuyuculara keyif
vermesini dilerim. Teşekkürlerim ve sevgilerimle adaşım… (Göbek adım Yasemin)
Çok güEl bir röportajdı. Wattpad de tüm kitaplarını severek ve büyük bir beğeniyle okuduğum nadir yazarlardan. Gerçekten bütün kitapları defalarca okunsa bile sıkılınmayacak tarzlarda..😊
YanıtlaSilYa sanki sana bir az daha yakın olmuşum gibi hiss ettim. Röpörtajı okurken sanki hep yaşıtım mış gibi hissettim. Şimdi seni o kadar çok görmek istiyorum ki. Umarım bir gün bu arzum gerçekleşir. Asuman abla lütfen ama lütfen kendine çok iyi bak. Sana ve eşine saygılar. Ayrıca tanımadan tapınılacak çift olduğunuzu düşünüyorum. İkinizi de kocaman öpüyorum. Okurlarınızın hepsi size birer adım yakındır belki ama ben diyorum ki siz de kabul ederseniz Baküde sizi çok seven bir kızınız var artık))))
YanıtlaSilÇok teşekkürler. O yakınlığı hissetmene, beni gençççççç bulmana çokkk sevindim. İnşallah görüşürüz. Yolun düştüğünde kapımız açık sevgili manevi kızımız. Çok çok öpüyoruz.
Sil