Bugün sizlere bayram tatlısı niyetine kaleminden Aşk damlayan kadın Özge Erkin ile keyifli bir sohbet ikram ediyorum... Bayramınız mübarek olsun Allah tekrarını nasip etsin...
Sevgili Özge Erkin öncelikle
söyleşi talebimi kabul ettiğin için çok teşekkür ederim... Umarım az gözyaşı
dökülen bir söyleşi olur…
Herkese
gönül dolusu sevgiler. Asıl ben teşekkür ederim. Gözyaşlarımızla değil gülüşlerimizle
dolsun satırlar.
1- Blog takipçilerim ve seni yeni keşfedecekler için Özge Erkin kimdir anlatır mısın?
Özge
Erkin 34 yaşında , kocasına ilk görüşte aşık olmuş ve bu aşkı hala taze tutan,
bir kız çocuğu sahibi, biraz polyanna karakterli bir kadın. Tüm yaşamını olumlu
düşünme üzerine kurmuş, karamsarlığı hep düşüncelerinden uzak tutmaya çalışmış
ve mümkün olduğunca ön yargılarını törpüleyen biri.
2- Özge Erkin iyi bir okuyucu mudur? Belli bir tarzı mı vardır ne bulsa okur mu?
Kesinlikle iyi bir okuyucu olduğumu söyleyebilirim. Ne bulsa okurlardan değilim ama. İki türü asla okumam. Bunlardan biri siyasi kitaplar diğeri de kişisel gelişim kitapları. Siyasetin ufacık bir parçasından bile hiç haz etmiyorum. Bu yüzden de okumamayı tercih ediyorum. Kişisel gelişim kitaplarını ise zamanında çok okuduğum için artık tat alamadığımı düşünerek elime almıyorum. Sadece bir iki üstad var ki onlardan vazgeçemem.
3- Herkesin mutlaka okuması gerektiğini düşündüğü 3 kitabı söyler mi bize?
Paulo Choelho – Piedra ırmağının kenarında oturdum ağladım.
Irvıne
Yalom- Nietzsche Ağladığında
Og
Mandino- Dünyanın en büyük sırrı.
4- Hani Yıldız Tilbe fanları
vardır boş albüm çıkarsa alırız diyen. Senin de boş sayfalı kitap çıkarsa
alırım dediğin 3 yazar var mı?
Bunların
başında Paulo Coelho geliyor. Ne yazarsa yazsın okurum. Hatta bazen okumaya
kıyamam zamanı gelinceye kadar bekletirim.
Bir
diğeri Diana Gabaldon. Yabancı serisi benim hayallerimi süsleyen bir seriydi.
Hem tarihi hem de fantastik küçük kırıntıları içinde barındırması nadir bulunan
bir çiçek gibi.
Sonuncusu
da kesinlikle Og mandino- Asla okumam dediğim kişisel gelişim kitapları yazan
dünyanın en büyük konferans konuşmacılarından biridir kendisi. Onu okuduktan
sonra zaten hiçbir kişisel gelişim kitabı beni tatmin etmedi. Üstadlardan
biridir.
5- Gelelim son dönemlerin
kanayan yarası wattpad’e… Aslında çok başarılı bir platform ve çok güzel
kalemlerle tanıştık. Ergenlerin yazdığı ensest ve tecavüz hikâyeleri ile
alakalı senin de fikirlerini alabilir miyim?
Eğer
pozitif yönde kullanılırsa kesinlikle son dönemin en iyi uygulaması Wattpad.
Bir çok mecrada olduğu gibi burada da amacı dışında kullanım söz konusu.
Gözlemlediğimde;
bu tarz hikayeleri yazan çocukların, altını çiziyorum ÇOCUKLARIN sosyal
yaşantılarında bazı sorunları olduğunu düşünüyorum. İlgisiz bir ortamda büyüme,
önemsenmeme, belki de tacize uğrama…vs. Derinlere inildiğinde altında bu ve
buna benzer sorunlar olduğunu düşünüyorum. Okuyan kesim için de aynı durum söz
konusu bence. Yaşları düşünüldüğünde yasak olana duydukları dayanılmaz bir
istek söz konusu. İletişim çağında her türlü bilgiye- kirli ya da temiz-
ulaşmaları çok kolay. Ama bu gibi platformların yine de belli bir otokontrol
sisteminin olması gerektiğini de düşünüyorum. Bu bıçak gibi önüne geçilecek,
kesilip atılacak bir durum değil ne yazık ki.
6- Peki, Wattpad de kitap
okumayı seviyor musun? Wattpad de okuyup bizlere önerebileceğin hikâye var mı?
Wattpadde
takip ettiğim birkaç hikaye var. Onun dışında ne yazık ki çok aktif bir iş
hayatım olduğu için sürekli takip edemiyorum. Kendi kurgularıma gelen yorumlara
bile cevap verecek zamanım olmuyor. Buradan yine özür dileyeyim hepsinden.
7- İşte söyleşinin en
heyecanlı kısmı, gelelim senin yazma tutkuna… İlk ne zaman yazmaya başladın?
Bu bir ateş gibiydi sanırım. Ortaokulda çok sevdiğim bir Türkçe öğretmenim vardı. Açık fikirli sınırları yıkan ama bu sınırları yıkarken de doğru yolları gösteren tam bir yol göstericiydi. Benden bir kompozisyon yazmamı istemişti ve ben o zaman Atatürk ile ilgili bir yazı yazmıştım. Yarışmaya göndermiş ve ben birincilik aldım. O gün bana eğer bu yazıyı gerçekten sen yazdıysan yazmayı asla bırakma demişti. Ve ben hiç bırakmadım. Ama roman yazmaya ne zaman başladın dersen kızıma hamileyken zor bir hamilelik geçiriyordum. Dışarı çıkıp kitap alamıyorum. Can sıkıntısından neden ben yazmıyorum ki dedim ve o gün “Ebedi Yansıma’yı” yazmaya başladım
8- Yazarken uyguladığın bir
ritüel var mı? Mesela sessiz ortam ya da bangır bangır müzik dinleyerek…
Bangır
bangır müzik dinlerken, hatta söylerken… Müzik beni dış dünyadan kopararak kurgumun
içine daha kolay haps olmamı sağlıyor. Bu sebeple de kurgularımın kendilerine
has çalma listeleri oluyor. Mesela Kılıc’ı ney ve kanun taksimiyle yazmıştım. Ama bir
başka kurgu da epik enstrümantel müzikler dinleyebiliyorum. Ruh halime göre...
9- Bir kurgu oluşturdun bunu
önce kâğıda mı dökersin, dostlarınla mı paylaşırsın?
Ben
kurgularımın tamamında ilk önce karakterlerimi oluştururum. Baş karakterler
kimler, kişisel özellikleri neler, fiziki özellikleri neler, dünya görüşleri
ne… vs. Sonrasında da muhakkak bir slogan cümlem olur. Ve kurguyu tüm bu
temellerin üzerinde akışına bırakırım.
10- Masum Koza İlk kitabın
raflarda okuyucu ile buluştuğunda neler hissettin?
Bu garip bir his bir yandan gururlusun bir
yandan da huzursuz. Eline alıp ilk sayfaları karıştırdığın anda bir sürü hata
bulursun. Hep keşke şunu da ekleseydim, keşke şurasını farklı yazsaydım dersin.
Bence bir yazarı geliştirecek en önemli
durum bu; Kendisini hep eksik hissetmesi. Benim hissettiğim ve her yeni basılan
kitabı elime aldığımda tekrar eden durum bu.
11- İlk kitabın için gelen
ilk yorumu hatırlıyor musun?
Hatırlıyorum. Kitabın ilk
7-8 bölümünde klişe bir kurgu olduğunu düşündüğünü ama o malum gerçeğin ortaya
çıktığı bölümde şok olduğunu ve devamını bir solukta okuduğunu yazmıştı. Çok
mutlu olmuştum.
12- Kitap sözleşmesi
imzaladığın süreçte ya beğenilmezse, ya okuyucu kötü eleştirirse korkun oldu
mu? Gece kâbuslar görüp uykundan uyandın mı?
Kötü
eleştiri konusunda hiçbir zaman korkum olmadı. Hâlâ da yok. Eleştiri insanı
besleyen ve güçlendiren bir durumdur. Eğer kendi kendine küser, beni
beğenmiyorlar derseniz o zaman ne için yazdığınızı sorgulamanız lazım. Tam
tersi eleştirinin özüne inip bunu pozitif bir enerjiye nasıl dönüştüreceğinizi
bulmalısınız.
13- Efendim “Racon” serisini
okuyacaklar ben size sıralamasını yapayım ona göre okuyun. 1-Wattpad’de Usta,
2-Basılı Destan, 3-Basılı Masum Koza, 4-Wattpad Kutsal, 5-Wattpad Destan Kılıç…
Ve gelelim soruma Racon serisinin tamamını basılı olarak okuyabilecek miyiz?
Racon
serisi benim planlamamın dışında gelişen bir seri. Yazdıkça sevildi, yan
karakterlerin hikayelerini merak etti okur. Bazen de ben bir karakter yarattım
zihnimde ve onu racon serisinin içine yerleştirdim. Tıpkı USTA gibi. Bir gün hepsi basılır mı? Neden olmasın ben
çok isterim tüm o güzel seven adamları ve güçlü kadınları yan yana rafımda
görmeyi.
14- Uzun zaman sonra Güçlü
kadınlar ve güçlü adamlar okudum… Güçlü kadınları yazarken ne hissettin?
Kadınların
yaradılışlarından itibaren güçlü olduğuna inanıyorum ben. Ama toplum
yaptırımları, gelenekler , baskıcı ya da istilacı eşler, babalar, hatta
hemcinsler kadının içindeki gücü pasifize ediyor. Benim görmek istediğim
kadınlar içindeki gücün farkında olan ve dünyaya kafa tutabilecek kadınlar.
Bizler doğum yapıyoruz. Doğurmadan annelik yapabiliyoruz. Güçlü olamama
ihtimalimiz yok.
15- Usta ve Çelik prenses…
Okurken hüngür hüngür ağladım. (Aslında hepsinde ağladım ama en çok KARAEFE’de)
Dilem’in ilaç alerjisi bende de olduğu için okurken çok etkilendim. Yazarken çok
araştırır mısın? Kaynakların kişiler mi, internet mi?
Benim
de ilaç alerjim var ne yazık ki. Yazarken de okurken de araştırırım. En ufak
bir yenilik bile beni hemen araştırmaya sevk eder. Mesela ebedi yansıma da
geçen bütün yer isimleri, parklar, bulvarlar hepsi gerçekte var olan yerler. İnternetten
didik didik araştırarak yazdım. Sınırsız ol da bir bitki ismi geçer, ama hikaye
Norveç'te dir. O bitki orada yetişir mi diye muhakkak araştırırım. Usta’da mesela tespih ile ilgili bilgi topladım,
belgeseller izledim. Ama bazı özel şeyler araştırma sonucu değil hayal gücümün
bir yansıması oluyor. Tespih teslimindeki üç soru gibi. Kılıç’ta ki
beyaz mendil raconu gibi…
16-Usta’nın mahpusluğunu çok
güzel betimlemişsin. Yazarken o anı yaşayanlardan mısın?
Zihnimde
bir sürü odacık var ve bunların hepsi kurgularımın boyutlarına açılıyor. Ve ben
hangi kurguyu yazmaya oturduysan o odaya giriyor ve onların arasına
karışıyorum. Biraz şizofrenik bir durum.
17- Bir tespih
koleksiyoncusu olarak Ustayı okurken kehribarım olmalı dedim. Usta’nın yazılış
hikâyesi nedir?
Açık
yüreklilikle söylüyorum ki tespihlerle ilgili en ufak bir bilgim yoktu. Benim
için boncukların dizildiği ve erkeklerin bir nevi stres çarkı yerine
kullandıkları bir aksesuardı. Bir gün televizyonda bir tespih ustasıyla ilgili
bir belgesele denk geldim. Yaşlı, naif, çekinikliği her halinden belli ama zanaatını anlatırken gözleri parlayan bir
ustaydı. Onu izlerken İrfan usta yavaş yavaş çizildi zihnimde. Sonrasında usta
imameden bahsetti. Ve “her ustanın imzası imamede saklıdır” dedi. Eşimle
birlikte izliyorduk yerimden fırladım ve ajandamı aldım. O anda da slogan cümlemiz oluştu “İmamesi
aşk olanın taşı nâr ile çekilir.” Sonrasında benden bağımsız aktı gitti zaten.
18-Bir kadının tespihleri
raconu dâhil bu kadar iyi bilmesi özel bir ilgi midir, Anlatır mısın?
Tespihi
nasıl öğrendiğimi itiraf ettim, sanırım sıra en büyük itirafa geldi. Racon
serisinde yazdığım raconları bir yerden okumuşluğum yada izlemişliğim yahut şahit olmuşluğum yok. Raconlar tamamen benim
hayal gücümün yansıması. Sadece eski İstanbul kabadayılarının hayatlarını
okudum, yaşam felsefelerini öğrendim. O yüzden de Devran için mafya babası
denildiğinde mutlaka düzeltiyorum; Devran bir mafya babası değil. Kendi
adaletini kendi sağlamayı tercih etmiş bir adam. Çünkü mafya dediğimiz
oluşumlar gelirlerini kara paradan elde ederler. Bizim hiçbir karakterimizde bu
söz konusu değil.
19-Efsun’un özgüveni için
idolün kimdi? (Ben biliyorum bunun cevabını. Allah benim karşımada Destan gibi
bir adam çıkarıp Efsun özgüveni versin. Âmin)
Hahaha…
Evet bu cevabı çok iyi biliyorsun. O zaman ayrıntıya girmeden söyleyeyim
Efsunun cesareti benden geliyor. Aynı cesareti göstermiş ve sevdiği adama 15
senedir “aşığım sana be adam” diyen bir kadınım.
19-Şair Devran’dan – Katil
Destan’a geçişlerin o kadar başarılıydı yazım sürecinde zorlandığın anlar oldu
mu? Biraz bahseder misin?
Tek
bir yerde çok zorlandım; Devran’ın kızının cesedini kucakladığı sahneydi.
Böğürerek yazdım hiç abartmıyorum.
20-Önce Şair Devran’dı,
sonra Katil Destan, Efsun’un canözü, Melek, Karahan ve Funda’nın babası. Sen en
çok hangi halini yazmayı sevdin? (Ben Efsun’un can özü ve Baba Devran’ı çok
sevdim ama benim favorim DESTAN olduğu anlardı)
Aslında
her halini çok seviyorum ama bilmediğimiz daha doğrusu üzerinde durmadığım bir
devran var; Çocuk Devran. İşte o sanırım en kıymetlim, kendime saklıyorum.
21-Efsun, Destan’dan kaçmadı
aksine onun için adam öldürdü ve ölüm emri verdi. Böyle büyük bir aşkın ilhamı
nedir?
Aşk
bir duygu değil bana göre. Bir mahkumiyet. Her insan en az bir kere aşık olur
canım, derler ya hani; işte ben ona inanmıyorum. Aşk nadir olarak çıkar insanın
karşısına. Ve çıktığında da onu ömrünce yanında taşırsın. Aşık olduğun kişi
aşka karşılık verir ya da vermez , yanındadır ya da değildir, hiç fark etmez.
Sen aşka sahip olursun ve aşk sana olmadık şeyler yaptırır. Ruhun hapisliği
gibi düşünün bunu. Sağlıklı bir durum değil her zaman belirtirim. Efsunu o
durumların içine sokan sanırım benim aşka bakış açım.
23- Hayal ve Poyraz… Çok
ağladım Hayal’in yaşadıklarına… Sen yazarken hangi duygularla yazdın?
Hayal’in
ve Poyrazın hikayesi yaklaşık 7 -8 yıl önce yazılmaya başlanmış bir kurguydu.
Giriş kısmını yazmıştım ama gelişme ve sonuç bölümleri aklımda çok başkaydı. Sanırım
bu konuda kendimi okurlarıma teslim ettim. Onların yorumlarına göre, onların
isteklerine göre şekillendirdim. Bana kalsa çok daha sert ve dramatik
olabilirdi.
24-Aziz Bey’in oğluna ve
Hayal’e aşkı anlatması yaşamaları için yol göstermesi… O kadar iyi anlatılmıştı
ki Aziz Bey ve Nilüfer Hanımın aşkı için ilhamın kimdi? Senin de yol göstericin
var mıydı?
Aziz
bey karakteri benim iç sesim. Tamamen bana ait o. Karakter olarak da yaşamdaki
seçimleri de. Bende aynı durumda olurdum, ben de bir ömür sevdiğimin hayaliyle
yaşardım. Bende oğlumu iki kişilik severdim. O yüzden onların aşkına ilham olan
tek şey yine kendimim sanırım.
25-Meneviş gözlü küçük
Mehveş… Yetimhanede yaşadıkları kanayan yaramız. Ben okurken zorlandım eminim
sende yazarken… Bu günlerin en büyük hediyesi oğlu Kutsal ve Hakim…
Kutsal’a
başladığımda ilk olarak Hakim ve Kutsal’ın buluşması belirdi zihnimde. O yüzden
bu kadın erkek aşkından çok baba oğul aşkı olacaktı. Çünkü ben kan bağı olmadan
da muazzam anne ve babalık nasıl yapılır çok iyi biliyorum. Kanından olmadan
canından olmanın nasıl bir şey olduğunu…
26-Mehveş’i yazarken neler
hissettin? Bu kadın karakteri yazmak zorlamadı mı seni?
Mehveş
aslında çok masum küçücük bir kız çocuğu gibi. Kendisini bir yere ait hissetmek
için ne gerekiyorsa yapmış ama asıl eksikliğin aşk olduğunu geç fark
ediyor. Mehveş sevdiğim bir karakter.
Yazarken zorlanmadım, geçmişe dair anıları beni hep etkilemiştir. Yazarken
aslında dramatik tarafını biraz hafifletmeye çalıştım. Watty’de ailesi ile
ilgili gerçeklerden bahsetmedim. Kitap olduğun da o kısımları da
okuyabileceğiz.
27-Kutsal babası dedi benim
içim eridi… Yazarken Hakim mi oldun Kutsal mı?
Kutsal…
Her zaman…
28-Kara Efe Karahan, Babası
Destan’a yakışır bir evlat oldu. Aynı Devran’ı gençliği yanılıyor muyum?
(Devran intikam için Destan olmuştu Karahan’da intikam için Kara Efe)
Aslında
Karaefe olarak Destan’ın hiç istemediği bir kimliğe büründü Karahan. Ve
giriştiği kahramanlık ona acı getirdi. Bu özellikle yaptığım bir şeydi. Nasıl
Devran Destanlaştıysa yaptıkları ile, her eline silah alanın o kadar şanslı
olamayacağını anlatmak istedim. Amaç ne olursa olsun. Adaleti kendin sağlamaya
çalışırsan acı eninde sonunda sana geri döner. Ana felsefe buydu aslında.
29-Kendi adıma Kılıç’ta
Karahan’ın yanında Funda’yı da okumak isterdim. Kitap olursa okuyacak mıyız?
Efsun’un kendi gibi bir kız mı yetiştirdi yoksa çıt kırıldım bir prenses mi?
Eğer
Kılıç kitap olursa bir çok kısmı değişecek. Buna kurgu da dahil olmak üzere.
Aklımda olan ve anlatmak istediğim ama anlatamadığım kısımlar çok fazlaydı.
Dramatik açıdan da yoğundu ve bunu birazcık kırmak istiyorum açıkçası. Ama Funda
olayına gelirsek onu belki başka bir hikayede anlatırız neden olmasın...
30-Sen bana göre iyi bir
Dram yazarısın okuduğum tüm kitapların bana göre ağır dramdı. Dram yazmak mı
zor okumak mı? (Benim okuduklarım dramdı sonu mutlu bitse de…)
Dram
yazmak genel olarak zor gibi gözükür ama sanırım ben tam tersini düşünüyorum.
Herkesin yaşamında gizli kalmış dramlar vardır. Benim de var. Her yazar önce
kendisinden başlarmış yazmaya. Ben de onlardan biriyim. Bundan yazdığım
kurgular arasında kendi hikayem olduğu falan çıkarılmasın. Duyguları
kastediyorum. Mesela Efsunun babası kanser olduğunda yaşadıkları benim
yaşadıklarımdı. Büşra’nın Dilem ile dostluğu, tepkileri benim bir dostumla
aramızdaki diyalogların çok benzeri. Bunun gibi kendimden parçalar var. O
yüzden zor olmadı benim için.
31-“Ben. Bir kızım olsun
istiyorum. Poposunda beziyle bana doğru paytak paytak koşan bir kız
çocuğu. Babam diye sarılacak, ilk
aşkımsın diyecek bir kız istiyorum. On beş, on altı yaşlarına geldiğinde acaba
sevgilisi var mı diye geceleri uykumu kaçırtacak bir kız. Yanında gördüğüm her
bir erkeği öldürme isteğiyle yanıp tutuşacağım bir kız. Annesine karşı bile
beni koruyacak ‘babam bir tanedir’ diyecek
bir kızım olsun. Ama bana tüm bunları yaşatacak kızımı da sen doğur istiyorum.”
Aslan’ın Demet’e evlenme teklifi ben okurken evet evet diye çığlık attım sen
yazarken nasıl yazdın? Bu teklifin bir hikâyesi var mı?
Elbette
bir hikayesi var sadece taraflar değişik. Eşime evlenme teklifini ben yaptım.
Eşimin de hayali buymuş ; "Öyle bir kadın gelsin ki karşıma o kadar cesur olsun
ki o bana evlenme teklifi etsin" demiş. Tabi ben bunu sonradan öğrendim. Tam
olarak bu cümlelerle olmasa da benzer bir şekilde; senden bir kızım olsun
istiyorum … diye başlayan bir evlilik teklifi yaptım ve tekliften 4 yıl sonra
da kucağımıza kızımızı aldık
32- En güçlü, en güzel aşkı
yazan kadın son olarak Blog takipçilerime ve okuyucularına ne demek
istersin?(Bu arada sevgili okur Edebi yansımayı henüz okumadığımdan onunla
ilgili soru ya da yorum göremediniz…)
Bu güzel tanımlamaları duyunca hem gururlandım hem de utandım çok teşekkür ederim. Blog takipçilerine ve okurlarıma söylemek istediğim şey çok kısa ama benim için hayat felsefesi; Nefes aldığımız sürece umut var, asla umudunuz kaybetmeyin. Kitaplara sığının, dostlarınıza , ailenize sığının ama asla umudunuzu yitirmeyin. Güneş bile doğuşu gülümsememiz için yeterli bir sebep.
Bu
harika söyleşi için çok teşekkür ederim sevgili Yasemin, hiçbir şeyin tesadüf
olduğuna inanmıyorum. Buluşmamız da tesadüf değil bence. Nice nice kitaplarda
hep bir arada olmak dileğiyle. Hep umutlu ve mutlu kalın
Sevgili Özge Erkin,
Okuyucun bol, yolun açık olsun…
Sevgiler,
Çilek Kız Yasemin,
Okuyucun bol, yolun açık olsun…
Sevgiler,
Çilek Kız Yasemin,
Seninle Tek Kelime Oyununa Hazır mısın?
(Yazdığım Kelimenin Karşısına Senin
için İfade Ettiği Anlamı Tek Kelime ile Yazar mısın?)
Pembe Ejderha – buyrun benim
Kızıl Bilal- ufaklık
Kalbim- Eşim
Öykü – gurur
Oltutaşı – irfan usta
Çilek – Sen
Yaman Ali - Hasretlik
BDSM - marjinal
Canözüm-Kızım
Kılıç - keskin
Destan - Saklım
Usta- Tahir
Dost – Büşra
Melek - Mermer
Sence Hangisi Oyununa ne
dersin?
(Aşağıda yazdığım iki seçenekten senin için öncelik hangisi. Cevaplarını ister tekkelime ister uzun uzun yaz… )
(Aşağıda yazdığım iki seçenekten senin için öncelik hangisi. Cevaplarını ister tekkelime ister uzun uzun yaz… )
Devran mı, Destan mı - Her ikisi de
Pembe Ejderha mı, Efsun mu - Efsun
Kızıl Bilal mi, Ufaklık mı - Ufaklığa çok gülsem de kızıl Bilal
Can mı, Yavuz mu - Can
Annesi mi, babası mı - Babasııııııııı
Aşk mı, Saygı mı - Saygı
Karahan mı, Kara efe mi - Karahan
Mansur mu, Esved mi - Mansur
E kitap mı, kağıt kokusu mu - Fark etmez okuyayım yeter
Sanal mı, Reel mi - Gerçek J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder