Merhaba konuk yazarımız Sevgili Sümeyye Kalyoncu
Sevgili Sümeyye, öncelikle söyleşiyi talebimi kabul
ettiğin için çok teşekkür ederim. Sorulara hazır mısın?
Çok heyecanlıyım ama sanırım hazırım. Hadi başlayalım!
1- Sümeyye Kalyoncu kimdir önce seni tanıyalım…
İnsan kendini nasıl anlatabilir ki? Deliliğini satırlar
arasına gizlemeye çalışan bir kızım işte. Hayatla olan kavgasını en üst safhada
yaşarken; hem okuyup, hem çalışıp meslekleri uç uça ekleyip duruyorum. Ne
bileyim. Bir kez geliyoruz dünyaya… İyi değerlendirmeye çalışıyorum işte.
2-Sümeyye iyi bir okuyucu mudur? Yeni mezunsun
biliyorum, ders kitapları dışında ne okursun…
Evet, zor bir sürecin ardından sonunda kitaplarıma daha çok
vakit ayırabiliyorum. Okumak; ne ile ilgili olursa olsun bilgi aşığı bir
kadınım. Bana bir şey öğretecek el broşürlerini bile okurum oda sayılıyor değil
mi okumaktan?
Sayılmaz mı bende severim onları okumayı…
3- Neler okursun… Başucu kitabın var mı, varsa
nelerdir?
Olmaz mı? Hepsi başımın ucu, başımın tacı… Hiçbirini ayıramam
fakat gözümün bebekleri var ki hemen sayayım; Dostoyevski- Suç ve Ceza, Necip
Fazıl Kısakürek-Çile, Oğuz Atay-Tutunamayanlar gibi… Sanırım saymakla
bitiremeyeceğim.
4-Kitaplarını okumaktan en keyif aldığın yazarlar
kimlerdir?
Dünyaca ünlü klasikleri okumaya bayılıyorum. Bu çok geniş bir
yelpaze elbette… Ama yazarsa almadan geçemeyeceğim yazarlar elbette mevcut.
Mesela Khaled Hosseini (Halit Hüseyni) kalemini bayılırım. Türk yazarlardan
Canan Tan, İnci Aral, Ayşe Kulin… Bunlar çok daha genç yaşlarımdan beri takip
ettiğim yazarlar. Hepsi kadın ve Türk, güçlü kadınları seviyorum vesselam.
5- Yazmaya ilk ne zaman başladın?
Bu şu soru ile eş benim için; “Yaşamaya ne zaman başladın?”.
Bilmiyorum. Çocukluktan beri bir yerlere bir şeyler karalıyorum. Ama iyi, ama
kötü, ama kısa, ama uzun… İlk hatırladığım anım ise vefat eden dedeme sürekli
mektup yazdığımdı. Ona dünyada olan bitenleri anlatıyordum ve özlemimi dile
getiriyordum. Annemde benim için onları postaya verip dedeme yolluyordu. Tabi
gerçek bir zaman sonra ortaya çıktı.
6- Hayallerinin arasında kitaplarının basılacağı,
imza günün olacağı, Bir Tutam Çilek ile söyleşi yapacağın var mıydı? (Bir Tutam
Çilek yoktu biliyorum ama var dersen ben çok mutlu olurum)
Hayatınızda ki bazı şeylerden emin olursunuz. Henüz olmamıştır
ve olacağı günü beklersiniz. Bu hayal değil, gerçeğin ta kendisini meydana
getiren bir süreçtir. Ben bir gün kitabımın çıkacağını biliyordum. Şöhret olmak
gibi bir gayem yok. Sadece yazdıklarımın belli bir zümreye ulaşıp ellerinin
arasından mutluluğa dönüşmesini istiyordum ve oldu! Bu benim için yeterliydi.
Tabii ki Bir Tutam Çilek ile söyleşi yapma hayalim vardı. Bu inanılmaz ve benim
için pastanın kaymağı oldu.
7- Heves ’i
yazmaya nasıl karar verdin?
Anlatmak istediğim şu. Karar vermiyorsunuz yazmaya.
Yazıyorsunuz ve karakterleriniz kendi hikâyelerini yazdırıyorlar. Mavi ve
Çınar, Heves ve Utkan… Benim yazma serüvenime sadece katıldılar ve ellerimden
kendi hikâyelerini duyurdular. Ben sadece aracı oldum.
8- “Utkan” karakteri için gerçek hayatta kimden
esinlendin?
Hiç kimseden desem? O bir hayali karakter ve kendi kendini
oluşturdu. Dedim ya ben sadece yazdım. Etrafımda ona benzer kimse yok. O benim
eşsiz adamım.
O senin çocuğun lütfen ama benim arsız aşkım…
9-“Pare Heves” narin, yaralı, güzeller güzeli Para
Heves kim?
Bir parça Heves… Adı buradan gelmişti. Her şeyin başlangıcı
bir parça heves ile oluyor. Devamı için daha güzel duygular lazım bunu
anlatmaya çalışmıştım. Aslında sıradan bir kız, senden benden güzel değil
anlayacağın… İnsanın kalbi güzel olsun.
10- Evet, biliyorum her iki karakterde hayal ürünü
ama birilerinden esinlendiğin kesin…
Hahaha
gerçekten kimse yok esinlendiğim. Olsa söyleyeceğim ama gerçekten yok.
11- Utkan’ın iç sesleri arsız, müstehcen ve gerçek…
Bir erkeğin iç sesini yazmak seni yormadı mı?
Aslında yormadı. Buradan beylere selam yolluyorum. Testosteron
taşımak oldukça güç bir mevzu… Fakat kontrolü testosterona bırakmayıp
avuçlarında tutan erkeklere bayılıyoruz bu bir gerçek. Dizginleri bırakmayalım
beyler.
12- Pare Heves, Onu böyle büyük bir aşk ile seven
Utkan’a yaptıklarından sonra gidip saçını başını yolmak istedim… Bence Pare
Heves biraz da sensin yanılıyor muyum? (Güçlü, kendi ayakları üzerinde
durabilen cesur kız)
Kendimden esinlenmedim. Tam tersi kendimden uzaklaştırmak
istedim onu ama ne yaparsanız yapın her karakter biraz yazarını andırıyor.
Okuyan ve beni tanıyan yakınlarımdan Heves’i okurken gözümüzün önünde hep sen
canlandın geri dönüşleri almadım değil. Ne diyeyim. Heves gücünü elbette benim
ellerimden aldı ve bende onun güzelliğinden. Beraber el ele verip güzel şeyler
yapmaya çalıştık.
13-Final… Eğer mutsuz son olsaydı gözüme gözükme
derdim… Neyse ki mutlu son… Senin hayalindeki final bu muydu?
Değildi. Son anda karar değiştirip mutlu bir son yaptım. Çünkü
ben bir kitap okurken günlük streslerimden uzaklaşıp bir nebze mutlu oluyorum.
Bir iki saatlik kitap okuma seansı beni bu dünyadan alıp başka bir yere
götürüyorsa şayet; o gittiğim yerde mutluluk isterim. Bu yüzden mutlu son ile
bitti. Belki de bitmedi? Hı ne dersiniz?
14-Blog takipçilerime ve okuyucularına son sözün nedir…
Bu bloğu takipte kalın. Bu çilek kız çok tatlı. Ve ben onu çok
seviyorum. Sabrı ve sevgisi için sizin huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Sevgi, saygı ve öpücüklerimle.
Canımsın şirine yazarım…
Sevgili Sümeyye,
Okuyucun bol, yolun açık olsun…
Sevgiler
Çilek Kız
Okuyucun bol, yolun açık olsun…
Sevgiler
Çilek Kız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder